30 Ağustos 2018 Perşembe

Kitlesel Readymade Yaşam

İİkibinin hemen ardından bir birini önce sanalda tanımış, geniş ve dağınık bir kuşağız. O zaman 16-17 yaşında olanlar şimdi 30’lu yaşlardalar. Herkes benliğini yaşaması yanında sanal kimliğini (profil) de bu süreç içersinde evriltip, ikincil bir yaşama da sahip olduk. Kısmen forumlar, asıl mail grupları, blog’lar ve deviantart/myspace gibi toplu oluşumlardan zaman içinde beraber deneyimlediğimiz hızlı evrimle bu günkü sosyal ağ’a balıklama.. Sokaktan lakaba alışkın olanlar bir yana nickname ya da aka’ yan kimliklerin de sanalın çeşitliliğinde geliştiği, çok sesliden çok bol dip noise’lu evrenimiz. İnsanlar bir birini ekrandan izlemeyi, seyretmeyi öğrendiler; kimimiz kilo aldı sonra verdi yada tam tersi, çoğumuz yer yurt coğrafi konum değiştirdi - veri gibi yol yapan kuşaklardık, arada evlenip boşanan arada mechule varanlar oldu bu 17/18 yılda. Şimdi buradayız, artık sanal olanın özgürleştiriici potansiyelinden de sıkça bahsetmiyoruz. Buradan çokça yazılmasa da dikkat dağınıklığımız, artan gerginliklerimiz, anlam kayıplarımız, asansör misali inip çıkan ruh halllerimiz, kendimize bile itiraf edemediğimiz kırıklarımızla sanalda yaşamaya devam ediyoruz. Artık ikincil yaşamın, birincil yaşama dönüştüğünün adı konmamış gözükse de kitlesel VR teknolojisi kapıda. Neler olduk neye dönüştük bu asırda bunu biz görmesekde zaman gösterecek, iyinin ve kötünün ötesinde. Hala arzusunu yaşayanlara selam olsun..

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Kirli Çıkın / Rafet Arslan / Upas Yayın 02

Komiktir ilk şiir dosyam Eylül ayında, dijital yayın kolektifi Upas’ın ilk kitapları arasında yayınlanacak. Şiirle aşk ve savaş hali 20 yıldan fazla olup (salt-saf şiirden oluşan) ilk kitap olunca heyecan büyük.
Upas benim için iki açıdan doğru adres; öncelikle şiir kitapları okur bulamıyor, okur ile nesne yeteri kadar kesişemiyor ama dijital alanın akışkan dolaysızlığı bir şans. İkincisi Upas sıkı isimlerle bir kolektif yayıncılık ve dergicilik uğraşını başlatması. . Hadi hayırlısı!

19 Ağustos 2018 Pazar

sinema ve ses üzerine flux

Ses ile düşünmek, sesli düşünmek, ses ile düşündürmek sinemada Fransız yeni dalgasının maharetlerindendi. 2000ler sinemasında iyi ki Peter Strickland var, hatta yok şimdilik ötesi

Cronenberg'in Çözülüşü

Giorgio de Chirico 1911/1919 arasında yaptığı resimlerle sonrasındaki yüzyılın düşünü değiştirmiştir. melânkolik ya da diğer bir deyişle metafizik resim döneminden sonrada özenti ve süslemeci burjuva bir tarza kendini mahkum etmiş ve ömrünün geri kalanında (neredeyse 60 sene) kendi kahinsel yeteneğini bastırarak geçirmiştir. Şimdi bunları söylememin nedeni Kanadalı büyük yönetmen Cronenberg'in son 16 yıldır kendi yarattığı efsaneyi saçma sapan filmler çekerek çarçur etmesidir. Hazindir.. 1950 yılların ardından korku-bilimkurgu türünü yeniden yaratan, punk müzikten animelere oradan popüler kültürün her alanına son 45 yılın imgesine kendi yarattığı "vücut korkusu" janrıyla damgasını basan bu adamın içine düştüğü durumu açıklamak için Chrico'dan başka örnek bulamıyorum. Cronenberg gerçekten büyük ve konsept bir yaratıcıydı. Kurduğu mekanlar, rüyalar ile bir evren yaratıcıydı. Plastik anlamda deneyselliğin sınırlarını zorluyordu. Daha öğrencilik filmlerinden (Stereo, Crimes of Future) eXistenZ'a değin tam 30 yıl istikrarla ile dehasını ortaya koydu. Sonra ne oldu, kim bilir? Gitti saçma suç filmleri ve roman uyarlamaları çekti(Ballard, W. Gibson gibi yazarlar ayarında senaryolar yazan bir adamdan bahsediyoruz), gitti Freud ile Jung'un yatak odası üzerine komedi filmi çekmeye soyundu, biz üzüldük ama o utanmadı. Usta bari son bir tane çek, seni öyle uğurlayalım, hatırlayalım değil ya..

Lanthimos Estetiği

The Killing of a Sacred Deer’i garez ve musallat üzerine bir korku filmi olarak izledim. Diyet denir bu topraklarda- neyse detayına dalmadan. Lanthimos; Lobster’ı hafif kılacak bir işe imza atmış, Dogteeth’in izinde kalmış. Oyuncu seçimi, ses tasarımı( müzik demiyorum-ses), mekan matematiği, kamera kullanımı çok başarılı. Martin i oynayan çocuk ve Nicole müthiş bir performans ortaya koyarken, Colin Farrel hayatının rolünde. Lanthimos 2000ler sinemasının en net innerspace yönetmeni. Haneke ve Trier’in tahtına yaklaştı ama benim için onun asıl takıntısı Godard sineması ve Bretch/Kafka estetiği.

geri dönüş

Şubattan beri boşlamış gözüküyoruz bu eski kapıyı ama sanırım asıl boşladığım hayattı; işte o zaman yaşama geri dönüyoruz.