26 Aralık 2008 Cuma

Yine mi 68 Bebek ya da Yeni Bir strateji Yok mu?


ADI VAR KENDİ YOK
ŞENOL ERDOĞAN’IN 19 OCAK 31 OCAK TARİHLERİ ARASINDA GERÇEKLEŞTİRECEĞİ SERGİMSİ GÖSTERİ KARGARTTA YAPILACAK. BU PROJE ICIN YAZDIĞIMIZ METİN AŞAĞIDA YER ALMAKTADIR:


Yine mi 68 Bebek ya da Yeni Bir strateji Yok mu?


Yıldönümleri zamanın yıpratan izlerini bir nebze hafifletirken, geçmiş dediğimiz ayna yardımıyla geleceğe ışık tutma çabalarımızı da içine alır.
Muhafazakar nostaljik artı-keyiflerin peşinde koşmayan eleştirel teori; bu güne dünden, yarına bu günden ve hepsine gelecekten dönen Gerçek’e dair bilginin peşindedir. Uyanık, kahince bu arayış, geçmiş unutulmuş insanlık anlarına dair kıyamet sezgilerini de kelimenin en Benjaminci anlamında içinde taşır…Yıl 2007; Punk’ın 3o’uncu, Che yoldaşın katlinin 40. yıl dönümü… Yıl 2008; Mayıs ayaklanmasının 40.yıldönümü…
Geçmişin devrimci anlarına kaplan sıçrayışları yapamazken, bu günün teorisine dair devrimci bir silaha çeviremezken, kimse ölmek-öldürmek,yıkmak-yıkılmak istemezken. Herkes hırs, ego, sürekli gençlik, güç, para, şöhret peşinde koşarken. Gösteri kendisine karşı her şeyi bir nesneye çevirmiş ve her şey tüketilirken. Viet-Kong, General Giap, Ernesto Che birer sembol, 68 cool ve her şey birer markayken.
68’den 69 yapılabiliyor,1984 değil ama cesur yeni dünya günlerinde…Sistemin hazzı yasaklamasına gerek yok, arzunun bozuk para gibi harcandığı yerde. Her şey satılık.
Hey; duydunuz mu, her şey satılık,tin bile!

15 yaşında Che tşortü giymiş,aygında converse, zulasında cigara gizli gence kızamıyoruz ama çok değil az ötede Alexis kardeş ölebiliyor umarsız, çığrından çıkmış bir mayıs günü gibi…

Post-Modern Çağların Semptnomu Olarak Nostalji

Post-modern kültür, retro ya da nostaljinin patlama anı olmuştur. Sürekli bir büyüsel geçmişe döngüsel bir zamana hap solmuşuzdur. Gelecekten bir beklenti şansı yoktur, hatta gelecek şu an çoktan tüketilmiş hiç yaşanmayacak, boğucu bir şimdi’den ibarettir.
Kültleştirilmiş bir eskiye sürekli zaman yolculukları yaparken sürekli sayıklamalıyız: ah o güzel günler, düşler…

Geçmişe dinsel bir kült değeri atfederken aynı zamanda kösnül bir erotizmi de gark etmekten geri durulmaz. O’geçmişte tüm penisler erekte ve tüm vajinalar ıslaktı. Bu sayede sadece geçmiş düşünülüp; özgürce mastürbasyon yapılabilir,geçmişin ağır yükü altında herkes kendi iç uzayına hapis, kösnül tatmin olma fantazyaları kurabilirdi. Tıpkı sistemin ürettiği ara yüzeyler, siber-uzay gezintileri sanal gerçeklik gibi.

Deniz ve arkadaşları iyi insanlardı, çünkü onlar kimsenin canını almamışken idam edilmişlerdi. Mahir ve arkadaşları kötüydüler, çünkü onlar can verir gibi can da almayı bilmiştiler. Yeni-düşün sisteminin bize sunduğu kodlar vardı sadece, melekler ve şeytanlar, düşkünler ve azizler.

68 hoş bir eğlenceydi; sex, drugs and rock’n roll… Hippyler ve junkler, gurupiler ve Andy Warhol. Herkes 15 saniyeliğine meşhur olabilir, Godard ise sadece tefekkürcü bir tarikat.

Punk mı? İstiklal caddesinde, Kızılay da yada Kıbrıs Şehitleri caddesinde, 1977 yılından bir punk’ı zaman makinesi ile ışınlasak sanırım ’vay be’ derdi; ‘no future-dedik ama yanlışmış. Sokaklar artık punkların’.
Punk’ı ruhunda, bedeninde yaşayan gençler bu günlere gelmeden ebediyet ile çoktan buluşmuşken, madam Westwood o yağmurlu 77 mayısından, bu günün ışıltılı dünyasına gelebilmişti. Punk içi boş bir şekil üzerinden bir endüstriye dönerken; sevgili bay burjuvazi muhalif her durumu kendi ırmağına doğru döndürme de ustalığını konuşturuyor. Gösteri kazanmaya devem ediyor,bizler oyunun anlamını yitirmişken…

Ölen bir devrimciyi önce ikona, hemen ardından her zaman hedef kitlesi geniş bir tüketim nesnesine çevirebilme gücü de, Marx’ın devrim yapmadan duramaz dediği burjuvaziye ait. Katledilişinin 40. yılında Che’nin hayaleti her kesimin sömürdüğü bir nesne halinde dolaştırılmak isteniyor şu köhnemiş dünyada. Küresel kapitalizme söyleyecek sözü, yapacak muhalefeti olmayanlar Che adına binlerce etkinlik, ürün ortaya atıyorlar.
Che’nin katlinin kuşkusuz en büyük artçı sarsıntısı 68 Mayıs’ında bir çığlık olarak kopmuştu. Kaldırım taşlarının altındaki kumsalı düşleyebilen barikatların gençlerinden; 2008’nin güncel sanat istismar dünyasına bakmak bile yanlış olacak. Marksist iddialı Bianeller görmek varmış serde, Brecht’in dediği gibi’ ne yazık ki onlara kahramanlara ihtiyaçları var’.Büyük söylemlerin ölümüne halaya duranlar, kentsel dönüşüm projelerine karşı medyatik-gerilla savaşları(!) açıp ruhsal dönüşümün tahribatlarını es geçenler , salt gerçekçi olup imkansızı unutanlar; geçmişin ‘o’ güzel günlerine karşı koca bir 31 çekiyorlar. Sokağın sanatçıları kültür endüstrisine sövdükçe onlar üzerlerine alınıyorlar, gösteri olmadan varlık gösteremeyecekleri bilinciyle.

Bir Sergi ne Başarabilir?

Önümüz de post-Situasyonist bir sergi var. Sanırım bu ülkedeki ilk post-situasyonist sergi. Sonuçta; Kasım 2008’deki benim de aktivistlerinden biri olduğum ‘bu bir situasyonist sergi değildir’ etkinliği , Situasyonist Enternasyonel’e avant garde gelenek ile sokak sanatının birleştiği bir yerden bakıyordu. Situasyonist ya da post-Situasyonist bir iddiası yoktu.
Oysa Ş.E ya da new media theory grubunun sergisi salt saptırma ve çalıntılama cephanelerinden oluşarak bu güne dair post-Situasyonist bir söylem ve imge üretiyor. Sonuç cüretkar, isyankar ve prokavatif bir söyleme sahip bir iş ortaya çıkıyor. Oluşturulan kolajlardaki dil ile onlar eşlik eden metinler ister beğenin ister beğenmeyin bir uyum içinde. Böylece liberter bir dil ile geçmiş ve gelecek, gösteri ile kanıksama, sözde solun reformizmi ile çalınan arzuların taşıdığı potansiyel ameliyat masasına yatırabiliyor.



Teknokratik tüketim toplumuna karşı doğalın nefesi, sözde dini temelli iktidarın söylemine karşı ontolojik bir inanç, ah o güzel günler nostaljisine karşı yeni söylemler ortaya konabilmiş. Ortaya konan işlerde, estetik bir çabaya girilmemiş olmasını boş verin, zaten yıllardır güncel sanat adına aynı kitsh bulamacını tüketmemizi istemiyorlar mı?

Yaşadığımız bu ülkede bu güne dair sorgulamalara girmek ve oradan geçmişin retro keyfine değil, geleceğin otonom, lidersiz alanlarına dair cümleler, imgeler üretmek. Çalıntılama ve saptırmadan yola çıkıp, yaşadığımız güne dair provakatif, porno-politik bir söylem üretmek, işte bu sergi bunu başarabilir!
Bay Perşembe

22 Aralık 2008 Pazartesi

eskişehir


şiirlerle orada...

15 Aralık 2008 Pazartesi

özgürlüğün hayaleti dişlerinin arsında bıçakla gelir

Sosyal baskının en ağırı soğukkanlılıkla burulmaktır. kaldırımlardan sökülüp polis kalkanlarına ya da ticaret tapınaklarına fırlatılan her taş, gecenin karanlığında gökyüzünü aydınlatan her şişe, onların ve bizim bölgelerimizi bölen sokaklara kurulan her barikat, insanları tüketici olmaktan çıkaran devrim ateşinin her alevi ışığında ayın altında kaldırılan her yumruk, sadece direnişe kol kazandırmıyor ama özgürlüğe gövde veriyor.
şimdi hissedilen bu özgürlük hissi çocukken sabah kalktığımızda hissetiğimiz ve her şey olabileceğimiz anlardaki hislerimize benziyor her şey olabiliriz uyanmış yatarıcı insan olarak bizden beklenen "itaatkar nesne", " öğrenci" "yabancılaşmış işçi" "mülk sahibi" "aile kadını/erkeği" olmak zorunda değiliz artık. özgürlük düşmanlarıyla yüzleşiyoruz artık, onlardan korkmuyoruz. bu yüzden eskiden olduğu gibi işlerine dönmek isteyenler korkuyorlar. özgürlüğün hayaleti her zaman dişlerinin arasında bıçak tutarak gelir, zincirleri kırmak için şiddet bu zincirlere bağlı olarak sefalet içinde yaşayanları özgürleştirir.
yine de 6 aralik cumartesi akşamından beri bu ülkenin şehirleri düzgün işlemiyor, alişveriş terapisi yok, bizleri ise götürecek açık sokaklar yok, hükümetin durumu düzeltme insiyatifine dair haber de yok, insanları endişeden uzak alışverişe yönlendirecek tv programları da yok, meydan gecelerinde arabalarla gezmeler yok vs. vs. vs. bu günler ve geceler tüccarlara, tv sahiplerine, bakanlara ve polise degil, alexis'e ait.
Gerceküstücüler olarak binlerce başka insanın yanında, başından beri sokaktayız ayaklanmayı paylaşmak ve dayanışmak için; gerçeküstücülüğün nefesi sokaklarda olduğu ve sokakları asla terk etmediği icin.Polis cinayetinin ardından devlet katillerinin önünde sokağın nefesi ve direniş çok daha yaratıcı bir hale dönüşmüştü. harekete yol vermek elimizde değil ve gücümüzü aşıyor. yine de özgürlük mücadelesindeki sorumluluğumuzun farkındayız. olayların bütün yüzleriyle ayni fikirde olmasak da ve özellikle şiddet kullanımına katılmasak da, bu olayların bir neden yüzünden ortaya çıktığının bilincindeyiz.
Bu ateşli nefesin gücünü kaybederek sönmesine izin vermeyelim.!
hadi bunu betondan bir ütopyaya dönüstürelim:

dünyayi ve hayatı dönüştürelim!
Polisler ve onlarin efendileriyle uzlaşmak yok!
Herkes sokaklara!
Öfkeyi hissetmeyenler susmalıdırlar !

Atina Sürrealist Grubu, aralik 2008

9 Kasım 2008 Pazar

Bay Perşembe action: Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!




sokaklara dağılan şiir şişeler, bu kez de sergi alanından sokağa aktı...

A olarak tasarlanıp izleyicinin sokağa taşımasına davet edilen şişelerin 1 gün sonraki ve önceki hallleriyle...

21 Ekim 2008 Salı

şiir 4

ACI HAYAT

Hiçliğin o tuhaf gelgitleri
Ha vurdu ha vuracak kör saat
Hükmünü bekler gibi hissizce
Soluğun tükenerekten sıvazlayıp acıyı
Oradan oraya vurarak koca uzayboşluğu
Sarılarak eski bir türküye
Sızlar göğüs kafesi anksiyete anksiyete
Tüm aynaları kırarak sarıl hiçliğe

Vakitsiz bir bozgundur artık hayat!

20 Ekim 2008 Pazartesi

şiir 3

ET DALAŞI
istersen beni vurabilirsin
her şey serbest
hatta yanlızlık bile..

geciktikçe gecikiyor randevusu bay ölümün
her gün aynı sik aynı bokboşluk
öyleymiş böyleymiş diye diye
akarak sokaklar boyunca hiçe
her şey serbest!
cinnet serbest akineton serbest neşter serbest
kardeşim ölmek serbest
yerse yada yemezse bu hicret..

anın mazoşizmini yaşa
boşluk boşluk karadelik
atlıkarıncadan kayıp gelmişin geçmişin
siktiret usulca sadece küfret
yarının bir tarihi olacaksa
olamayacaksın hiçbir varoluşta
şükretküfret yazgına

tanrı bu gece de gelmedi
hala uzaydayım sikik
her şey serbest istersen vur beni
istersen orgazmet

daralan afiş


17 Ekim 2008 Cuma

7 Kasım 7 Saat 19:00, daralan

Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!

7 Kasım/16 Kasım 2008

Sergi Açılış :7 kasım, saat 19:00
açılış performans: Ventochild (19:30-20:30 )
açılış beden performançılar: Fikret Güneş, Gökhan Turhan, Selin Elif Karabenli
Mekan: daralan
Lüleci Hendek Caddesi, Hoca Ali Sokak, No:12, Galata – İstanbul

Sokak Performans: avaMgardist7-13 kasımTünel-Yüksek Kaldırım-Karaköy

istikametiKoordinatör:Rafet Arslan
Proje Paylaşımcıları: Karşı Sanat Çalışmaları, 6:45 Yayın, daralan

Situasyonist Enternasyonel’in oluşumunun üzerinden 50 yılı aşkın zamanın geçmesine rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu eylem-sanat hareketine dair ne yazık ciddi bir tartışma ve bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu da hareket ile ilgili bir çok yanlış kanının oluşmasına sebep olmuştur.Ülkemiz sanat-eylem tarihçesinde Situasyonist bir eylem grubu olmamış ve hali hazırda bulunmamaktadır. Bu yüzden Karşı Sanat, 6:45 Yayın, daralan ve projeyi oluşturan dayanışma grubu çok ciddi bir sorumluluğun altına yada taşın altına el atmıştır.Genel olarak yürütülen proje Situasyonist Enternasyonel’e selam durma; ona bu günden bakma ve sağladığı pratik imkanları ele alma çalışmasıdır. Sokağın sanatının, güncel sanat piyasasının gündemi dışındaki farklı ses ve kollektifleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir sergidir.

Sanatçılar: Murat Akagündüz, Sürrealist Eylem Türkiye, avaMgardist, Bora Başkan, Juan Carlos Otano/Grupo Surrealista del Rio de la Plata, Cins, Taner Tunga, Onston/Can Yeşiloglu, Rad, Fantom, Meral Sarıoğlu, Hüseyin Ugur, Fikret Güneş, SesVer, Işıl A, Dilana Petrowa, Bob Actor-a.k.a:E.C.A, Gökçen Öcalan, Kerem Kamil Koç, Bay Perşembe

7 Ekim 2008 Salı

30 Eylül 2008 Salı

Mayıs Red

THE BIRD OF MIRACLES(A Conscientious Objection Declaration)

Bismillahirrahmanirrahim

With wings black&red from an apex to a valley
And then from a valley to an apex flies
A bird faithful to freedom, I call her anarchy
And what I call Truth isA dream imagining herself a bird
Humankind is a feather on her wings
The bird flutters
The feather falls on earth
Earth, wheeling around
Burning under a cover of starsthe night and the blood oozes out of our well hidden arcanum scars.
Earth, plenty of darklings, plenty of lies
Yet again the earth isthis heaven this helllying before our eyes.
You, me, land, sky, heavenly bodies
The waters hiding pearls and corals
Fruits, bunches, miscellanous creaturesall epiphanies of Her
So huge and so grandious is She
her curtain is Herselfif you’d like to seelook in your self
A self within yourselfA self within myself
Do not mistake it for opium, it’s the enigma of the
TruthIn a heartless world sunk into darkness it’s the conscience which is a shriek of a bird whose tongue can never be tiedit pierces all rock-hardened heartsand surely there are some rocks from which streams burst forthand surely some rocks when split asunder waters bubble around
Well then, let the bird of miracles sing:In any army besieging the earth in defiance of the
True Sovereign
I will never be recruitedI will have flowers on my hair, rings on my ear
Beauty of the savage child in me will never be stainedby any humiliating insignia on my shoulderI will never keep stepbut my feet will survey all detours leading to truth
And Lord, Master, Commander,
don’t ever weary your mouth to command meFor I shall obey no command no more but the word of the Truth!

Inan Mayis Aru

MUCİZELER KUŞU
(Vicdani Ret Beyanımdır)
Bismillahirrahmanirrahim
Kara ve kızıl kanatlarıyla bir tepeden bir vadiye
ve sonra bir vadiden bir tepeye uçan,özgürlüğe imanlı bir kuştur anarşi dediğim benim
Ve Hakk bildiğim
Bir düşmüş bir kuş olduğunu gören Âdemoğlu kuşun kanadında bir tüy
Kuş kanat çırpmış
Tüy dârıdünyaya düşmüşDünya, dönü duran,
Yıldızlı bir örtü altında yanan bir sır gibi gizlediğimiz yaralarımızdan sızan gece ve kan.
Dünya, nice zulmet, nice yalan.
Ve yine dünyadır işte bu cennet bu cehennemayan beyan.
Sen ben yer gök seyyâratİçlerinde inci mercan deryalar
Meyveler, salkımlar, envai çeşit mahlûkattecellisidir hep O’nunO öyle büyük öyle muazzamperdesi gene kendidirgörmek istersen dön de bir kendine bak…
Senden içeri bir sen
Benden içeri bir ben
Haşhaş sanmayasın sakın Hakkın esrârıdır
Kalpsiz kalı zulmete gömülmüş bir dünyada vicdan,bir ötmeye başladı mı susmak bilmeyenbir kuşun avazıdır,
kaskatı kesilmiş taştan kalpleri deler geçerve öyle taşlar vardır ki içlerinde nehirler kaynaröyle taşlar ki çatladı mı sular çağlar.

Öyleyse ötsün artık mucizeler kuşu siz de duyun: Malik-ül Mülkü hiçe sayarak dünyayı kuşatan hiçbir ordudaelime silah almayacağım.
Saçlarımda çiçekler olacak, kulağımda küeler, parmağımda yüzükler;
imdeki yaban çocuğun güzelliğine leke sürenaşağılayıcı rütbeler takmayacağım omzumauygun adım yürümeyeceğimayaklarım talim edecek gerçeğe giden tüm dolambaçlı yolları
ve Hünkârım, Beyim, Paşam
yorma hiç o güzel ağzını emretmek için banaHak sözünden gayrı bir buyruğa tabi olmayacağım bundan sonra.
İnan Mayıs Aru

24 Eylül 2008 Çarşamba

Şiir 2

Kendimi Bozduğumun Resmi mi?

Adab ile ırzına geçmeli kontes
Kalabalık kahvelerin alkol bulutlarında
Taramasız bir desen kadar makyajsız kamusal alanlarda
Tedirgin nefeslerindeki baloncuklar kadar
Öpsen dudak kenarımdan
Abartısız herifliğimden utanırım, sabaha kadar..

Salon sosyalistlerinin kabarık samimiyeti
Boşuna sarmasın seni,
Ben diyeyim Madrit’e son tren
Sen oportünist ikircikli
Takmasaydın o güzel kafanı politik doğruculuğa
İtinayla sevişirdik boş akşamlarda
Bitmez ibadet;
İlelebet!
30.11.07

18 Eylül 2008 Perşembe

Erekte Sokak Kolajları 3- Etin Sancısı


DA DA

Dada bizim şehirde bir semt adıdır
Da Da Da
Keserek şehrin tüm elektrik tellerini üfleyerek suçun tüm bilgisini
Sahipsiz totemler boyu çıkmaz sokaklı menzil
Da Da
Duvarları dişleyerek ateş sağanağı jilet ağzı
Yapışan etekte izi çatallanır
Da Da
Melekler şehri çoktan terk etti
Savrulan ruhun isyan tesellisi
Da Da
Yıkılmış binaların kes-yapıştır şiiri
Erekte meme ucu hedeften fırlamış
Koca bir uzay boşluğu
Da Da

Şişenin Dibindeki Dünya


Walter Benjamin'e selamlarla


Kadife sokak-Kadıköy

Erekte Sokak Kolajları 2- Felsefenin Sefaleti


Erekte Şiir 2

Erekte Şiir, Sokak Şiiridir;
Sokağın deneyimlerine ortak olmak, sokakta yeni deneyimler yaşamak, gündelik gerçekliğin gizlediği olağanüstüyü açığa çıkarmak, yeni durumlara yelken açmak…Önemli olan sadece sokakta kalmak-yaşamak değil, sokakla yaşamaktır. Şiir sadece basılı kâğıda hapsedilemez. Markör ile duvara, elektrik direğine, telefon kulübesine de yazılabilmelidir. Sokaklara kendimizi sürüklerken sticker’a şiir otomatik yazılmalı ve yapıştırılmalıdır. Büyük bina çatılarından, otobüs camlarından kuşlanmalıdır. Sokakta yazılan şiir kaynağına yani sokağa geri dönmelidir.

Erekte Şiir, Gerçekliğin Karşısındadır;
Gündelik gerçekliğin sistemin sürekli yeniden ürettiği bir illüzyona dönüştüğü 21. yüzyıl başında Erekte Şiir, Gerçek için gerçekliğin karşısındadır. Gerçekliği düş ile takas eder.

Erekte Şiir, Anti-Oligarşiktir;
Edebiyat dünyasının köşelerini tutmaya çalışan, egolarının ağırlığından kendi cemaatlerini kuran, ‘bu iyi-bu kötü şiirdir, bu şiirdir-bu değildir’ fetvaları yayınlayanlardan icazet almaz.

Erekte Şiir, Bağımsızdır;
Her hangi bir güç merkezi ya da odağına uzaktır, onlara eklemlenmez, bağımsız ve özgür varolur. Şiirin belli kurallara, geleneklere bağlı olmasını manipüle eden derebeylerine karşı özgünlüğün ve özgürlüğün savunucusudur.

Erekte Şiir, Liberterdir;
Toplumun her hücresine kanser gibi yayılmaya çalışılan lümpen milliyetçi, gerici, muhafazakâr anlayışlarla uzlaşmazdır. Osmanlıca avantgarde kurgularına pabuç bırakmaz.

Erekte Şiir, Erektedir!

22 Haziran 2008

Erekte Sokak Kolajları- Nükleer Daniska


Erekte Şiir 3

Erekte Şiir Manifestos Ön Giriş 3
yada Devrimci Bir Silah Olarak Kolaj
Kolajın Kısa Tarihi20 yüzyıl başlarında Picasso ve Braque yapıtlarına Adjunction (eklenti) nesneler ekleyerek modernist hareketin ilk kolaj ürünlerini veriyorlardı. Almanya da ise Kurt Switters, Merz adını verdiği kolaj-montaj türünü keşfetti. Aynı dönemde İtalyan Futurist'lerden Boccioni basit kolajlarının yanında Futurist Heykel Manifesto'sunda sanatçılara tahta, çimento, deri vb. unsurları yan yana kullanmalarını öğütlüyordu. Şiir alanında zihinsel devrim Baudlaire ve Rimbaud ile başlamıştı. Lautreamont şaire çalıntı-eklenti hürriyetini verdi, Mallerme ile şiir klasik dizinden iyice koptu ve Appollinaire’nin Caligrams çalışmaları ile görselliği de içine alan bir muhtevaya sahip oldu. 20 yüz yılın en yıkıcı geleneği Dada ile resim yada fotoğraf, şiir yada metin birlikte olduğu kolajlar üretti. Dada ile kolaj devrimci bir silaha dönüşüyordu.Dada’nın kısa ama şiddetli etkisini kolektif kolaj üretimleri ile taçlandıran ise Sürrealizm olmuştur. Özellikle üstat Miro’nun çeşitli zamanlarda Eluard, Desnos, Prevert ile kolektif üretimlerinden çıkan kolajlar; metin, şiir, resim, yapıştırma kağıdı lirik bir uyumla yan yana getiriyordu. Max Ernst ise eski fotoğraf albümlerini, şiirleri, karakalem illüstrasyonları kendi yapıtı ile birleştirerek naif, yırtıcı ve delişmen zekaya sahip kolajlar ve kolaj romanlar üretmiştir. Kolaj Sürrealist sanatın hala en geçerli silahlarından biri ve geniş kitleleri yetenek ya da formasyonla değil rastlantılara, birbirinden bağımsız parçaları yan yana getirerek üretmeye yönelik bir baştan çıkarma duyurusu olmaya devam etmektedir.
20 yüz yılın ikinci yarısıyla Yeni Bauhaus, Cobra , Lettristler kolaj üretimini yeni boyutlara taşıyarak sürdürdüler. İsıdore Isou sözcükleri harflere kadar dağıtan, ses, gürültü ve hırıltıyı da kapsayan anarşik bir şiir oluşturma çabasına girdi. Kolajın devrimci bir el çantası olarak gelişimi, Situasyonist Enternasyonel ile sokağa taşan, açıktan devrimci bir tavra dönüştü. Kolajın tüm yapıcı ve yıkıcı unsurları artık kente müdahale için sokaklara çıkmıştı. Daha sonra 68 afişlerine esin olan afiş, etiket, duvar gazetesi yada yerleştirmesi yapıtlar 15 yıl boyunca Situasyonistlerce sokaklara uygulanmıştı. Guy Debord’un gazete-dergi gibi kaynaklardan topladığı deyim, manşet yada cümleler yoldaşı Asger Jorn’un çizgi, lekeleme, action paint ve yapıştırmaları ile birleşerek Memories adlı büyük yapıtı oluşturdu.Situasyonist eylemlerin Avrupa kıtasında etkili olduğu dönemde, Amerika da Beat kuşağının sembol ismi W.S.Burroughs dili bir çeşit virüs ilan ederek, cut-up tekniğiyle gazete haberlerinden, bilimsel makalelere bir çok unsuru yapıtının bir parçası haline getiriyordu. Dilin hakimiyetine karşı radikal kavramlar üreterek yola çıkan kavramsal sanat belli bir etkinlik kazandı.
Fakat 68 yenilgisi sonrası avant garde’ın ölümü, pop sanatın yükselişi, büyük söylemlerin ve toplu hareketlerin sonunu ilan eden ideolojik iklimde kavramsal eğilimler, kültür endüstrisince güncel sanat adı altında toplanmaya çalışıldı. Tıpkı politikada minör arayışlar, hakim ideoloji tarafından muhalefetin atomize edilmesine yol açmışsa; sanat alanında da kolektif üretimler ve kolaj arka plana bırakıldı, sanatın bir piyasaya dönüştüğü iklimde star sanatçı modası hakim oldu.
Erekte Şiir Kolajları
Erekte sanat; güncel sanatın tekil star sistemine karşı kolektif üretimi temel alır. Çünkü hakim sanat sistemi disiplinler arası üretimi bir pastije-parodiye çevirmiştir. Kolektif hareketi tetikleyecek şey, her aktivistin sokağa çıkıp kendin yap felsefesi ile farklı disiplinleri tek bir üretim potasında eritmesidir. Uzmanlık; estetik dinine inananların, sanatsevici elitlerin kavramıdır.
Erekte şiirin görevi kesip-yapıştırma, boyama, çiziktirme pratiklerini sokak şiirleri ile birleştirmektir. Erekte sokak şiiri, sticker ve afiş kolajlar ile tahrip gücünü arttırmalıdır.
Erekte Sokak Kolajları
Kentin dış yüzeyi erekte yaratıcılara sayısız yazılacak defter, boyanacak tuval, saptırılacak hedef sunar. Üst üste afişlerin, reklamların yapıştırıldığı, tag’lerin atıldığı ve kent yaşamının kirlettiği duvarlar-panolar; erekte şiir için kendiliğinden var oluşların mükemmelliği ve rastlantıların buluşmaları için müthiş olanaklar sağlar. Sprey yada markör kalem ile bu sayfalar sokağın özgür şiiri ile donatılmalıdır.
Erekte Sokak Şiiri Baştan Çıkarıcı Olmalıdır
Sokağa dökülen üretim, gündelik hayatın manipüle edici akışını kırma şansına sahiptir. İşin ve işin belirlediği parçalanmış zamanın kişisel hayatlarda; üretimi, kolektif algıyı, toplumsal alternatifleri unutturma çabalarına karşı sokak şiiri-sokağın sanatı kendisi ile karşılaşan insanları sarsmaya çalışır. İzleyicisini karşısına dikilen üretim ile yüzleşmeye, onu ve ondan yola çıkarak gündelik gerçekliğin dışındaki alternatif düşünceleri-düşleri tartıştırmaya çabalar. İnsanları sokağın üretimi ile etkileşime geçirmek ve ardından kente kendi müdahalelerini yapmaya kışkırtmak erekte şiirin baş amaçlarındandır. Sistemin sokağa biçtiği gri boyun eğmişliği sabote eden erekte şiir, gündelik hayatın akışına fare delikleri açar; kenti yeniden keşfetmek için!
18.08.2008

Erekte Şiir: Sokak Enstalasyonu


Şiir şişe içinde denize fırlatılacağı gibi, şehrin akışında sürüklenmeye de çıkabilir