31 Temmuz 2011 Pazar

süperego zindanlarından kaçış

1
ben'i değerli kılan "yek" şey, ben'in parçalığı, akışkan ve evrenle bir olan yüzü/yüzleridir.

2
delilik ve boğuntu en büyük düşmanlarımızdır; ipleri süperegoya teslim etmişsek; kendimizi ve zarar verebileceğimiz diğer naif özneleri gözden çıkarmışız-demektir. tahakkümleri yıkan değil, tahakkümle beslenen özyıkım, süperego saltanatlarının lekesidir.

3
yaşama şans ver; süperego deliliğinden kaç.asıl devrimci güç, neşedir.

4
kendini dünyanın merkezine oturttuğunun farkında değil misin ey özne; o zaman sen tastamam bir nesnesin. dünyanın merkezi hiç olmadı-olmayacak!

5
dünyaya atılmışızdır; bu Heidegger ile öğrenilmiş bir bilgi de değildir, çok eski bir biliştir.9. gezegendi bizim evimiz, ana yüreğimiz. varlığın yarılmışlığını; ben'inde otorileştirme; yanlamasına ilerle, esne. kendinden bile; hele hiç emin olma. kendini seven en büyük devrimciler, en büyük zalimler.

6
üç şey insanı iyileştirebilir, deliliğinin kirinden arıdırabilir: utanç, inanç, aşk... neşeye şans ver-hep!

7
bildiğinden bu kadar emin olma, kişisel idelojilerin katılığı; özgürlükten feragatımza eşittir. çok inandığın siyah ve beyaz değil hayat; özgürlüğün kaçış çizgisi hep grilerde.

8
kemikleşmiş fikrini tanrının vahiysi sanma, göksel işrak varlığını internet ile duyurmaz.

9
aşk, bakım ister. iyileştirir beraberinde.süperegonun iktidarına karşı, aynı anda 2 kişiden başlayacak "örgütlenme"dir aşk. seni seviyorum..

10
şizofrenini besle; paranoyana karşı. paranoya; hep bir süperego buyruğu. içindeki faşist "ben".

11
karmaşıklık anksiyeteni besler, basitlikteki güzelliği kaçırma. asıl umut, duru olandır, saf güzellik.

12
ben'e karşı savaşta hınç'a değil, yaşama sarıl. bir insanın göz bebeklerinde parıldıyan-ondan taşan vaad, bizim tek umut ilkemiz.

13
hep geçmişi yaşayan, dayatan bir muhafazakar olma. çünkü süperego nostalji sever; eski anın güvenliğine sığınmış, kendini sever. yaşam an'dır; bugünü yaşamak, sahip çıkmak ise diriliş.

14
bu sabah kendimi yeniden yıktım, kendi yıkıntımdan yeniden doğabilmek için...

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Nergis İstasyonu

Cehennem sıcağı bir akşamüstü ve elektronik taleba belirtiyor Cumaovası istikametine, tam 6 dakika...



Bekleme alanında etrafıma bakıyor, alanın kösnül bilincini hissetmeye çalışıyorum.


Arkamdaki tünel karanlık bir sonsuzluk, önümde uzayan ise dairesel bir ölüm. Bekleyen canlılarda tuhaf psikolojilerin izlerine rastlamak mümkün. Sıkkınlık, bıkkınlık, gerginlik, yer yer tedirginlik. Ama hepsinden öte anlamsızlık, genel bir boş bakış, ifadesiz yüz hali.Sanki az sonra, nakil görevini tamamlamış Naziler, biz tutsaklarını beyaz karo duvarların ışıltısında, kana bulayacaklar.(action paint).


Cumaovası istikametine 4 dakika...


Toplama kampı estetiği ile teknolojik toplu taşıma arasında düşündüğüm analojibeni heyecanlandırıyor. Tekrardan bekleyen boş kalabalığa kayıyor gözüm. Orada bekleyen tüm kurbanlarında bu bilgiyi hissetmelerini arzuluyorum. Kasığım sancıyor...

Cumaovası istikametine 2 dakika...


Müzeler, krematoryumlar, metro dehlizleri, uçak psitleri... Modern bilincin haz-ölüm gelgitlerinin mimari mabedleri. Metronun mezbaha sterilliği içinde karışıyor bilincim.

Ve uzaktan, birden bire biten bir kelebek kanat çırpışı gibi, kulağımda ıslık çalmaya başlayan metro uğultusu eşliğinde...

Temmuz 2011

K.S.K

Etin Bilinci



Bizleri pornoğrafi ile yargılayan otoritenin kaçtığı şey etin bilincidir. Sonuçta ete dair estetik-düşünsel uğraş, her şeyden öte ölüme yazgıya, Gerçeğin kırılganlığına, iktidarın sembollerine ve varoluşun belirsizliğine yoğunlaşır. Bu da eti kasap çengelinden çıkartıp politik praxis ya da kollektif özgüşleşme arayışının ortasına koyar. İktidarın etten tiksindiği nokta tam da burasıdır.
Raf

PS: resim F.Bacon

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Çağdaş sanat manifestoları - Erkan Doğanay

Ona göre şiir sadece basılı kâğıda hapsedilemez. Markör kalemle duvara, elektrik direğine, telefon kulübesine de yazılabilmelidir. Sticker'a şiir otomatik yazılmalı ve yapıştırılmalıdır. Büyük bina çatılarından, otobüs camlarından kuşlanmalıdır. Sokakta yazılan şiir, kaynağına yani sokağa geri dönmelidir. Çağdaş Sanat Manifestoları'nın yazarı Rafet Arslan, birkaç disiplin üzerine düşünen, yazan, çizen, üreten bir isim. Aynı zamanda sokak sanatçısı olarak çalışmalarını başta Kadıköy civarı olmak üzere pek çok yerde duvarlarda stencil ya da yazı olarak belki görmüşsünüzdür. Sitüasyonist çalışma ve eylemleriyle de bilinen Rafet Arslan, kendinin de içinde bulunduğu ya da başı çektiği manifestoları ve kaleme aldığı erekte şiirleri bir kitapta topladı. 6.45 Yayınları arasından çıkan bu kitap, yayın editörü sevgili Şenol Erdoğan'ın uzun uğraş ve titizlikle ele aldığı manifestolar serisine eklenmiş oldu. (Dada Manifestosu, Fütürist Manifesto, Bir Hacker, Manifestosu, sanırım sitüasyonizm ile ilgilide yayın hazırlamışlardı.)


Ben bir başkasıdır
Çağdaş Sanat Manifestoları adlı kitap; manifestolar, metinler, illüstrasyon ve sokak yapıtları ve kolajların şiirle nasıl harmanlandığını sayfalarına taşıyor. Kitap, Sokağın Sanatı İçin Manifesto'yla ve Erekte Şiir Manifestoları’yla başlıyor. Gerçekliğin karşısında olan, anti-oligarşik, bağımsız, liberter bir anlayışı savunan erekte şiirin ne olduğunu anlamak için "sokak"ı iyi bilmek gerekiyor. Sokağı kutsayan cennet ve cehennemin ve şiirin prensi Rimbaud'nun "Ben bir başkasıdır" sözünün konu edilerek ardından gitmek gerekiyor. Sıradan, görkemli, korumalı, yıkık dökük ya da "et"ten duvarların ardında kalamayacağımız mutlak ve belki de bunu bildiği için sokak bizi çağırıyor. Kendi mecrasına, yıkımına... ve bu yıkım özellikle içinde bulunduğumuz günlerde milliyetçi, gerici anlayışsız varlıkların tahribatı ile başka bir boyut kazanıyor. Ve ne acıdır ki bu yıkımdan nemalanmaya çalışan kurum, siyasi örgütlenme ve medya kuruluşları var. İşte böylesi bir iklimde sokağı kullananların kullanım amaçlarını da sorgulamak gerekiyor. Sanatın, öncelikle objektif bir duruş sergileyerek elbette "taraf"sız bir dille derin yapılanmalara, milliyetçiliğe, gericiliğe, statükoya, militarizme karşı da tavır alması gerekiyor. Sanatçı derneklerini, oluşumlarını kendi politik çıkarları, darbeci söylemleri için kullananların bilinir görüşleri bir tarafa, bu yapılarda yer alan, imza atan isimlerin gerçekte sanatla ilişkileri tartışılır olacaktır.


Gerçeklik düşle yer değiştirirse
"Sanatın hayat oluşu, hayatın sokak oluşu, sokağınsa sanat oluşu gerçeği Arslan'ın manifestosunda yeniden dile getirilirken; zamansızlık ve ânın içinde durumlar yaratmak, geçici otonom oluşturmak söz konusudur metnin pratiğinde."

Arslan'ın, erekte şiir manifestosu ile dikkat çekmeye çalıştığı iki önemli başlık ise; (1) Gündelik gerçekliğin sistemin sürekli yeniden ürettiği bir illüzyona dönüştüğü 21. yüzyıl başında erekte şiirin, gerçek için gerçekliğin karşısında olması. Yani gerçekliği düş ile takas ediyor olması. (2) Pek çok edebiyatçının dile getirdiği bir sorun olarak edebiyat dünyasının köşelerini tutmaya çalışan, egolarının ağırlığından kendi cemaatlerini kuran, 'bu iyi-bu kötü yazar, bu şiirdir-bu değildir' fetvaları yayınlayanlardan icazet almıyor olması, manifestonun önemsenen maddeleridir.

Şiirin özgünlüğü ve özgürlüğü savunduğu bir geleceği yaşayabilmek için...
(27 Temmuz/Taraf Gazetesi)

http://www.taraf.com.tr/haber/cagdas-sanat-manifestolari.htm
http://cagdassanatmanifest.blogspot.com/

6 Temmuz 2011 Çarşamba