30 Aralık 2012 Pazar

Rimbaud: Büyük Sürgünün Coğrafi Koordinatları ve Teolojik Analizi/Ücra Şiir sayı 50'de

Ücra Şiir, sayı 49'da başladığım "Sufizm & Sürrealizm -sancılı 1 kesişime dair düşünceler-2" adlı metnimin 2. bölümü Rimbaud, inanç, ideoloji sorunsalına dalıyor, sorular soruyor.


24 Aralık 2012 Pazartesi

"çiftdüşünme" ya da şimdiki tarih

"Eğer herkes Parti'nin dayattığı yalanı kabul ederse, eğer bütün tanıklar aynı şeyi söylerse, yalan tarihe geçiyordu ve gerçeğe dönüşüyordu. "'Geçmişi kim kontrol ediyorsa' diyordu Partinin sloganı, 'geleceği de kontrol eder'. Buna gerçekliğin kontrolü adı veriliyordu. Ama yenidilde bunun için özel bir kelime vardı : çiftdüşünme".

23 Aralık 2012 Pazar

Suret/Semblance 2012

                                                    30x30, aycrilic on canvas


"Yüz'e yaklaşım sorumluluğun en temek kipidir. Bu anlamda başkasının yüzü dikeylik ve eğilmezliktir; bi doğruluk ilişkini ifade eder. Yüz benim karşımda değil, üstümdedir; o ölümün karşısındaki başkasıdır; bakışları ölümü geçerek ölümü sergiler"
Emmanuel Levinas

22 Aralık 2012 Cumartesi

bay perşembe Külah'ta Bitpazarında..

                                                        23. 12.2012; Karaköy/Küllah

17 Aralık 2012 Pazartesi

21 Aralık'ta Marduk Yoksa- partisinde...




21 Aralık Cuma Beyoğlunda Muaf'ta.. Periferi DJ'leri (OnstOn, Bay Perşembe, Cins.. ) ve Gecenin tüm süprizleriyle..

Muaf: İstiklalin Parelelindeki Dolmuş duraklarının orada, Kurabiye Sokakta.

Saat 22:00'de ameliyat masasındayım; beklerim..

2 Aralık 2012 Pazar

Art Fuck Games

                                             collage and performance by Rafet Arslan

28 Kasım 2012 Çarşamba

26 Kasım 2012 Pazartesi

Türkçe de Yayınlanmış Philip K Dick Kitap Listesi(1971/Kasım 2012) Rafet Arslan



1971, Yaratılan Dünya; Okat yay.
1997 Doktor Gelecek; Sarmal yay.
1997 Gökteki Göz; Metis bk
1998 Vulkan’ın Çekici; Metis bk
1999 Gizli Göz, Karizma yay. (seçme öyküler)
1999 Yüksek Şatodaki Adam, Metis bk
1999 (ilk baskı 1971, Uzayda Suikast, Okat) Suikastçı, Sarmal yay
2000 Marsta Zaman Kayması; 6:45
2001 Albemuth Özgür Radyo; 6:45
2002 Alfa Ayının Kabileleri; Metis bk
2004 Hesaplaşma; Altın Kitap (seçme öyküler)
2004 Simulakra; 6:45
2006(ilk baskı 1996, Bıçak Sırtı, Kavram Yay) Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi; 6:45
2007 Çığrından Çıkmış Zaman, 6:45
2010 Timothy Archer; 6:45
2011 (ilk baskı 1998, 6:45) Karanlığı Taramak; 6:45
2012 (ilk baskı 2002; 6:45) Ubik; 6:45
2012 Aksın Gözyaşlarım dedi polis, 6:45
2012 Şizofreni ve Değişimler Kitabı, 6:45 (Felsefi deneme)
*
Ps: ilk baskılar başta parantez, roman dışında yayınlanan yapıtlar sonda parantez ile belirtilmiştir.

Bunun yanında Metis yayınlarının Asker Kaçağı adlı bilimkurgu derlemesinde 2 Dick öyküsü yayınlanmıştır.
2002 yılında ilk sayısını çıkaran Albemuth Özgür Basın başlıklı fanzin PKD’nin romanına özel bir gönderme ile adını almıştır.

Philip K. Dick üzerine çeşitli derleme kitap ve dergilerde Zühtü Bayar, Mustafa Yelkenli, Ogan Güner, Kutluhan Kutlu, Murat K. Güney, Oguzhan Ersümer, Rafet Arslan’ın yazdığı makaleler bulunmaktadır.

Ayrıca Dick’in “iki günde çökmeyecek bir evren nasıl yaratılır” başlıklı önemli makalesi Davetsiz Misafir dergisinin “sonbahar 2004” başlıklı sayısında yayınlandı. Daha sonra bu metin, Satanislaw Lem ve Kellner/Best’in 2 önemli Dick incelemesiyle birlikte yine Davetsiz Misafir ekibinin derlediği ve Varlık yayınlarının bastığı “başka bir dünya mümkün” adlı derlemede yer aldı.

Periferi sanat kolektifi; Rafet Arslan ve Alper T. İnce’nin koordinatörlüğünde 2011 Temmuz/2012 Şubat tarihleri arasında “Ubik Project” başlıklı Ubik romanı ve Philip K Dick evrenini merkeze alan bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Proje kapsamında fanzin, blog, 2 performans gecesi ve Hayaka Artı da uluslararası katılımlı bir sergi hayata geçti.

Ubik Project süreci içersinde Rafet Arslan ve Can Batukan “ubik ya da hasar tespiti” adlı bir şarkı kaydı yayınladılar. Şarkının sözleri Ubik romanı, Dick’in Tefsir el yazmaları ve Arslan’ın dizelerinin kolajlanmasıyla yaratıldı.

6:45 Yayıncılığın yeni dönem yayın listesinde baskısı biten kitapların yeni basımı yanında, Türkçe de ilk kazandırılacak 2 romanı ve düz yazıları bulunmaktadır.

21 Kasım 2012 Çarşamba

sarışın tarihe karşın..


Karantina koca bir yokuştu, kendimi kaybetmiştim o yokuşun alacasında. sağanak yağmur alnında bir hastanenin bahçesindeki telefon kulübesinde, iletişimsizlik. tik-tak, tik-tak; yokuş aşağı, tik-tak mavi bin gökün bilinmezliğinden dip aşağı; durdun..

18 Kasım 2012 Pazar

" Karakutu/Blackbox-2012" Rafet Arslan


                                                83x92 cm-in frame-
                                             

                 (Contemporary Istanbul @Booth IKM 110-sanatorium)

                                           21/25 Kasım 2012-İstanbul


"FRAG-TÜM" adını verdiğim ve en üst boyutunu Karakutu adlı çalışmamın oluşturduğu yapıtların uygulamasında "montaj" ustalığına soyunduğumu itiraf edeceğim. Karakutu 80 santime dayanmış ebatı ve onu oluşturan 40'ı aşkın fragmanın oluşturduğu bütünlük ile, kaosun birliğini yoklayan , yeni ve heterotopik bir kolajın işaret fişeği olmak istiyor..

Heterotopya:
‘Öteki Mekânlara Dair’de Foucault, ütopya ve heterotopya ayrımını yaparak heterotopya’nın altı karakteristik özelliğini saymakta ve farklı ölçek, program ve biçime sahip çok sayıda örneğini vermektedir: 

1.Evrenseldirler ve çok çeşitli biçimlerde karşımıza çıkarlar ancak farklı biçimlerini iki sınıfa ayırmak mümkündür: a)kriz heterotopyaları (hamile kadınlar, yaşlılar vb. kriz durumundakiler için kutsal ve yasak yerler) b)sapma heterotopyaları (kriz heterotopyalarının yerine geçen ve bir şekilde normlardan sapma gösterenlerin mekanları: hapishane, akıl hastanesi, huzur evi [çalışmayarak norm dışı davrananlar] vb..) 
2. Bir toplum, tarih boyunca, var olan ve var olmaya devam eden bir heterotopyayı çok farklı biçimde işletebilir. (mezarlıkların şehir dışına çıkması..) 
3. Heterotopyanın, birçok mekanı, birçok mevkiyi kendi içlerinde bağdaşmaz olan birçok mekanı tek bir gerçek yerde yan yana koyma gücü vardır. (tiyatro) 
4.Akıcılık (festival) ve birikim (müze) olarak zamanla bağlantılıdırlar. 
5. Heterotopyalar her zaman bir açılma ve kapanma sistemi gerektirirler; bu, heterotopyaları hem tecrit eder hem de içine nüfuz edilebilir kılar. 
6. Heterotopyalar diğer bütün mekanlarla ilişkileri içerisinde bir işleve sahiptirler. 

Foucault en sonunda mükemmel (par excellence) bir heterotopya örneği olarak gemiyi göstermektedir. 


-Erdem üngür'ün Heterotopya başlıklı makalesinden alıntıladım-

13 Kasım 2012 Salı

Tük/etim, Rafet Arslan montaj/kolaj



Tük/etim/Rafet Arslan
Hazan 2012
Mecmua sayfası üzerine 116 parça "handmade"montaj.
Karga Mecmua'nın Aralık sayısındaki "Tüketim" başlıklı dosya kapağı için hazırlanmıştır.

4 Kasım 2012 Pazar

"Totem: Güzellik Savaşı 3" KargArt'ta; İkametgah Kadıköy kapsamında



"Güzellik Savaşları" başlıklı yeni serime dair ilk sergilenme, 7 Kasım tarihinde çok mekanlı açılacak İkametgah Kadıköy sergileri aracılığıyla oluyor.

Güzellik Savaşları soyut bir resimsel dil ile kolaj sanatının; güncel bir montaj mantığıyla iç içe geçirilmesi, eritilmesi üzerinden yapılanıyor.

Seride seçilen imajlar ise aşk ve nefret arasında gidip geldiğimiz tüketim realitesinin genelde gölgede kalan güzellik, gençlik, form, cool gibi derin uzaylarına dalıyor. Güzellik Savaşları serisinden "Totem" 7 Kasım/9Aralık 2012 tarihleri arası KargArt'ta izlenebilir.



3 Kasım 2012 Cumartesi

Street Action/ R.A.


                                         
                                           Ekim 2012, Yoüğurtçu Parkı/Kadıköy
                Acar belediye Yoğurtçunun ortasına park kılığında yeni bir helikopter pisti dikerken..

31 Ekim 2012 Çarşamba

Sufizm & Sürrealizm -sancılı 1 kesişime dair düşünceler

"Sufizm & Sürrealizm -sancılı 1 kesişime dair düşünceler-" başlıklı metinle Ücra Şiir dergisindeyim. Uzun ve sancılı düşüncelerin dökümü olan bu düşünceler, ülkede bu mecrada çıkmış ilk metin olma durumunu da taşıyor..

21 Ekim 2012 Pazar

Göçmen/İmmigrant; Rafet Arslan.

                                                           Ekim 2012

18 Ekim 2012 Perşembe

35 Gram'a Duvar Resimleri/Rafet Arslan



15 ve 17 Ekim günlerinde Kadıköy/Kadife sokaktaki "35 Gram"a birbirine bağlı 2 seriden oluşan 6 parçalı bir yapıt hazırladım. Ay bitmeden yeni Gram 35'in açılışıyla izleyici ile iletişime çıkacak. İletişime açık alanlarda olmak, onları bırakmamak benim için önemli. 
Barlarda öğrendik şiir yazmayı, sanatın halatını hayata çeken her yerde olmak güzel. Tıpkı 35 Gram gibi.
Ben gittim ama aklım orda kaldı, belki sizinde aklınıza düşer.











13 Ekim 2012 Cumartesi

Kareler ve Behçet Necatigil



Necatigil, sakin, mütevazı bir yaşamıyla tanınan bir insan ve şiirimizde geleneksel anlayış içinde yaratıcı sesiyle bilinen bir şair olmuştur.

Necatigi; 59 yaşındayken Türk şiirin en atılgan, deneysel yapıtları arasında gelen “Kareler ve Aklar”ı yayınladı. İki bölümden oluşan bu kitabın “Aklar” kısmındaki ‘Klinik, Duraklar, Bağban’ şiirlerindeki gerçeküstü imgenin yoğunluğunu saymazsak, bu bölüm Necatigil’in genel şiir geleneği içindedir. Ama bu kitabın ilk bölümünü oluşturan “Kareler” tamamı bir mozaik olarak örülmüş, ses ve biçem oyunlarından oluşur. Yarattığı şiirin görsel yetkinliği ise Mallerme’nin “Zar Atımı’ ile karşılaştırılabilir.

Kareler; okura şiiri istediği gibi okuma/yazma özgürlüğü tanıyan, her yöne açımlanabilen, bir açık metin/şiirdir. Yazımı ile çok ince örülmüş bir yapı olsa da, okunması ile akışkan, çarpışık ve göçebe yapıda bir şiire olanak verir. Bu yönüyle başlı başına bir deney olduğu kadar, oluşturduğu labirent içinde okurunu da otomatik bir şiir okuma şansını da verir. Geleneksel dize yapılarına kısa devre yaptıran “Kareler”  okuruna rastlantılara ve oyuna açık farklı bir alem sunar.

Necatigil; 59 yaşında bu gün dahi gepgenç olan bir şiire imza atmıştır.

Rafet Arslan

missing

Foto: rafet arslan
eylül-2012

30 Eylül 2012 Pazar

Neyzen Teyfik'in Ruhsal Demi


Anadolu tasavvuf düşüncesi; iktidarlarla ile bütünleşmiş dinsel elitlerin tüm dezenformasyon çabalarına rağmen, sürekli çağıldayan heteredoks bir pınar olmuştur. İdrak’a giden pek çok kapı, yol, geçit vardır. Açtıkları kapılar, Taptuk Emre’yi tefekküre, Şeyh Bedrettin’i ütopik bir isyana, Ömer Hayyam’ı ise şiirle, sözle sonsuzluk ile bütünleşmeye götürmüştür.

Hayyam, öbür dünya vaadiyle yaşamı ıskalayan Ortodoksluğa karşı asıl var oluşu bu dünyaya taşır. Arzular ertelenemez, her şeye rağmen hayat, yaşamak içindir. Bu yüzden şiir, mey ve ney ile yapılan deneyim, bir çeşit iç deneydir. Neşe bir var oluş biçimi, onun biçimlendirdiği kara mizah ise eleştirel bir silahtır.

Hayyam’ın açtığı yolun Anadolu topraklarındaki en büyük erlerinden biri de Bodrum’lu göçebe şair Neyzen Teyfik’tir. O ney’i dergâhlardan çıkarıp sokaklara ve meyhanelere taşımıştır. Mala mülke tamah etmemiş, yersiz-yurtsuz ama kimseye eyvallahsız yaşamayı seçmiştir.

Neyzen Teyfik’i, Anadolu’nun gezgin ozan/aşıklarının sözlerinde, taşlamalarında, çocuk oyunları ve tekerlemelerinde gün yüzüne çıkan kendiliğinden bir gerçeküstü geleneğin usta bir sürdürücüsü kabul etmek doğru olacaktır.

“Memleketçe bilindiği üzere bu yazıların hemen pek çoğu hastanelerde, diğer kısmı meyhanelerde, baştan çıktığım perişanlık devirlerinde yazılmış veya sayıklanmıştır. Bersami hamlelerin tufan ve girdapları ortasında dönerken, şuraya buraya veya hastane duvarlarına karalanan veya mırıldandığım sıralarda tesadüfen yanımda bulunanlar tarafından not edilen dağınık sözlerde, asla mutlak bir hikmet olduğunu kabul etmiyorum.” (Bütün Kitaplar yay, 1961, syf:6)

Kara mizahın büyük ustası, hürriyet aşığı; düşünür, şair ve saz üstadı Neyzen Teyfik’i, kadehlerimizi şerefine kaldırarak selamlıyoruz.

Rafet Arslan

Waiting..


photo R.A.

23 Eylül 2012 Pazar

Türkiye'de Kolaj,1972/2012



PS: Bu taslak ülkedeki kolaj ve onla ilişkili medyumlarda çalışan tüm sanatçıları sıralamaktan öte; son 40 yıl içinde ülke kolajına dair önemli kavşakları belirlemeye çalışan bir harita girişimidir. Benim neden adım yok diye düşünülmesin; çünkü bu haritanın kendisi otomatik olarak üretimiş bir kolajdır.

Rafet A.
2012-Eylül 23

20 Eylül 2012 Perşembe

Noir/Rafet Arslan, Group Show-Hayaka +


Noir(2011) serisinden 3 yapıt ile Hayaka Artı'daki Gruop Show sergisindeyim.

Acilis 20 Eylul Persembe 18.00-21.00 arasi
Opening Thursday, September 20th between 6–9 pm

20.09.2012 – 20.10.2012
(7 Ekim 2012 Pazar Tophane Art Walk “Açık Pazar”) 

Dilara Akay / Erman Akcay / Sevinc Altan / Rafet Arslan / Firat Bingol / Irmak Canevi / Eda Gecikmez / Dilek Hekimoglu / Komet / Christina Maria Kulot / Noel Morera / Argun Okumusoglu / Onston / Siir Ozbilge / Sevil Sert / Mark McConnell Sweeney / Aziz Tavil / Esat Tekand

HAYAKA ARTI
Çukurcuma Cad No:19A Tophane 34425 Istanbul
Galeri Saatleri: Perşembe - Cuma 13.00 – 17.00

22 Ağustos 2012 Çarşamba

5 Ağustos 2012 Pazar

son şiir- "Vegan Köfte"



Vegan Köfte

Kira zamanı gelmişti ve mevlüd okuttuk
Panduf giyen teyzelerin yüzü suyu hürmetine
Sakındım ezelden beri ecelden
Sosyal medyaya hayvansever olan çok kasap tanıdığım
Emelleri karanlık bir hudut
Kesme biçme tutkunu kadınlar tanıdım
Hepsi aktöre bağlı ve oral sekse karşı
Bir kağıt parçasına evla oldu cümle mesel
Tektonik patlamaları bizden ırak bak
Kaç tane aklı evvel
QR kodlarına sığmaz ise kefenim
Söyle ey sevgili kederim
Lakin bu bakiyeye kim, nasıl öder?

Yediği budun kökenini soruşturmayan bizden değildir!

2
Evden çıkmalı derken derin taraçalara
Yine yol düzdü bize esrarına
Oysa güncel sancıları vardı hayatın
Ve ustalık göstermesi gerekiyordu kınından fırlayan her kılıcın
Söyle hangi yırtıcı hayvan bir Cadillac ile gezer?

Dolusu boş olan bizden değildir!

3
Ben kendimi bilirim ama alem anlamaz idrakimi
İşrak ile düşülmemiş o uykuları güneşe lekeli
Endama düşmedik imaj denilen suret-i afakî
İkrar edilmeyen sanal uçurumlar boş ruhların kabri alemi
Fasl-ı hazan ufka vurmadan zahiri özgürlüğüne kanma
Bakalım öfke saati vurunca karşındaki kumdan
Kaleler ne eyler?

Metrobüs kuyruğunda düzüşmeyen bizden değildir!

4
Çıkmaz sokaktan vurdum yola önümüz dersaadet.

Rafet Arslan
Agustos-1012

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Şiirlerim ve lirik metinlerimle Ücra'dayım

Ücra-48 çıktı!
Temmuz-Ağustos sayısının şairleri: Can H. Türker, Bünyamin Demir, Özgür Asan, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Mihrap Aydın, Ergun Tavlan, Ulaş Karadağ, Rafet Arslan, Ercan Y. Yılmaz, Anita Sezgener ve Ozan Yıldız…
Murat Üstübal, İlhan Berk’in “kuşların doğum gününde olacağım” kitabıyla ilgili yazı dizisine başladı.
Erik H. Rzepka, bu sayının görsel şiir konuğu…
Sinan Ulakcı, Ontolojik alımlama olarak Dersimli Ece Ayhan’ı yazdı.
Can Arp, Dadaköy’de türev denemelerinde…
Ertuğrul Rast, Murat Nemet Nejat’ın bir şiirini çevirdi.
Bülent Keçeli, Ercan Y. Yılmaz’ın görsel şiirlerini çözümlemeye devam etti.
Sorgusual’siz bölümünde Mehmet Davut Özdal ilk kitabı “Mehmet Molla” ile ilgili soruları yanıtladı.

abstract landscapes

Mario...
Europe flag
OR code
Flesh
No signal walls..

28 Temmuz 2012 Cumartesi

"Edebiyat Plastiktir!" dosyası Agustos'ta Varlık Dergisinde..


Sevgili Barış Acar'ın editörlüğündeki dosya için, ilk defa Varlık dergisinde yazdım. Dosyanın bütününe bakınca bu yazmaktan çok, merkezi bir dergide bir sayılık ta olsa "geçici otonom bir bölge" kurma denemesi olduğunu söyleyebilirim. Dosyaya yazdığım "Sanat Piyasasına Malûm Bir Giriş Olarak Anti-Sanat ya da Dadanın Ekmeğini Masumca Yemek"  başlıklı yazı son süreçte hareketlenen politik sanat, bir jest "miş gibi" yapma tarzı olarak politik sanat tartışmasına dair de güncel soruşturmalar barındırıyor. Dosyaya verdiği emekten dolayı sevgili Barış'a teşekkürlerimle..

Çağdaş sanat - edebiyat ilişkisine odaklanan "Edebiyat Plastiktir!" dosyası Varlık dergisinin Ağustos sayısında:

Edebiyat Plastiktir! (Retorikle Terörün Son Raundu) – Barış Acar
“Gerçeküstü”nde Başkent - Vilayet İlişkileri: Paris-Brüksel – Çağdaş Acar
Jean Paulhan ve Francis Ponge yahut Paulhan, Ponge’a Karşı – Jan Baetens
Sabun – Francis Ponge
Sanat Piyasasına Malûm Bir Giriş Olarak Anti-Sanat ya da Dadanın Ekmeğini Masumca Yemek – Rafet Arslan
L’expérience Continue / Deneyim Devam Ediyor (Şiir) – Paul Nougé
Leylâ Erbil ve “Sozial Plastik” – Necmi Sönmez
Dil Yontusu: Edebiyat ve Plastisite – Yusuf Eradam
Modern Sanatın Kesin Buyruğu – Thierry de Duve
Sanat Suniden Gelir (Şiir) – Konrad Bayer, Gerhard Rühm, Oswald Wiener
Ars Poetica / Kozalar (Şiir) – Dana Levin

26 Temmuz 2012 Perşembe

geçmiş zaman





Yeni bir binyıl yaşıyoruz şaka maka. Şu "an" kendi gerçekliğini yaratır/yaşatırken; geçmiş ile ilişkimizi gözden geçirmekte fayda var. 
Dünden kalan ne? görünmez iplerle saklanacak meleksi parıltılar ile geçmişin yıkıntı arkeolojisini ayırmadan bir "dün" hesabı yapılabilir mi?



An'a sızmış geleceğe dipten baskı yapan her türlü muhafazakarlık ile koşulsuz her geleceğe soyunan idraksız "şimdi" avcıları arasında? 
An'ın heyecanı, baştan çıkarma oyunu, tersinme gücü hangi dün/gelecekte; ey sevgili arzu?




Fotoğraf: herbert list/ the spirit of lykabettos I, 1937

ps: Herbert List'in bu fotoğrafını 5 parçalı Altar kolaj serimde, Chrico'ya sunakta kullanmıştım. List fotoğrafı ile Chirico sanatı arasındaki arzu bağını da düşünmek gerek..

11 Temmuz 2012 Çarşamba

ÖLÜ NESNEYE RUH ÜFLEMEK


Sanatçının tercihleri önemlidir. Yeni ve şık malzemeler yerine, ben başkasının çöp diyeceği materyali alır ve onun bambaşka bir şeye dönüştürürüm. Kâğıt, karton, ahşap, cam ya da nesne; rastlantıyı ve an’dan sızan elektriği deneyim ve duyusal birikim ile harmanlamak burada önemlidir. Bu formsal anlamın ötesinde duyusal anlamda yeni bir plastik yaratmaktır. Nesneyi tekilleştirmek, nesne ile kurulan ilişkiyi kişiselleştirip; estetik bir formun ışıltısını yaratmak. Benim nesneler ile ilişkim bu.
R.A. (2012)

8 Mayıs 2012 Salı

Şuuraltı Operasyonları sergi Mülakatı-BirGün gazetesi


Şuuraltı yolculuğuna bir bilet lütfen

BURCU ÇELİK 
Rafet Arslan; Onu sürrealizm, dada ve sitüayonizmin günümüzdeki mirasını yeniden düşünen bir sanatçı olarak tanıyoruz. Yıkım 2011, Ubik Project gibi, son dönem ses getiren sergilerin koordinatörlüğünü yapan Rafet Arslan ile 2 Haziran'a kadar Sanatorium'da devam edecek olan “Şuuraltı Operasyonları”nı ve  çağdaş sanatı konuştuk. 
»Rafet Arslan kimdir, biraz bize kendinizden bahsedebilir misiniz ?
Rafet Arslan; çok uzun yıllar boyu yeraltında üretmeyi seçmiş, şiirle, hikâyeyle, kavramsal sanatla, performans ile kendi ruhunu, imgesini inşa etmeye çalışmış; dünya ile derdini formlara dökmüş biridir. Her şeyden önce de Eylül’ün babası. 
»Bu sergiyle kitlelere, topluma, insanlara bir mesaj ile gönderme yapıyor musunuz?
Sanatım bireyseldir ve de özellikle toplumdan; çoğunluğun ezici yargısından sakınır. Deneyimden ve gaibin kadim bilgisinden beslenen bireysel üretimim; hiçbir şekilde mesaj kaygısı taşımaz. Tabii bu hassas direnç noktam, sanat için sanat ürettiğim anlamına gelmez. Bilinçli, idrak etmiş öznelliklerle iletime geçme çabası benim için önemli. Kendi imgemi, 150 yıllık avangard sanat geleneğine ve onun toplumla, insanla, uygarlıkla sorunlu radikal politik hattına bağlayabiliyorsam ne mutlu. Bu beni mutlu eder; zaten “güncel” bir avangard söylem yaratma hevesim bundandır. 
»Yaklaşık 10 yıldır çalışmalarınızı yapıyor ve pek çok kolektif işte de işleriniz sergilendi, ama ilk kez kişisel serginizi açıyorsunuz. Neden bu kadar beklediniz?
Farklı alanlarda, disiplinlerde düşünen, yazan, üreten biri olarak farklı yoğunlaşmalar, demlenmeler, çarpışmalar, çakışmalar yaşaya geldim. Ama yüzeye çıkmamak, kendin için üretmek, yeraltının kapısını tık tık’lamak, sokakla yaşamak, göçebe ruhu uzun yıllar üretimlerim ile iç içe geçti. Bu anlamda yüzeye çıkmaktan çok, yıllardır yan yana biriktirdiğimiz emeklerin, yaratıların, imgelerin artık yüzeyce kabullenildiğinden bahsetmek belki de daha doğru olur. Yıkım 2011 sergimizin ya da ‘Çağdaş Sanat Manifestoları’ kitabımın yarattığı etki gibi. Bu anlamda sergim zamanlamasını kendi seçti; olması gerektiği zamanda gerçekleşti diyebilirim. 
»Serginin adı çok ilgi çekici, neden “Şuuraltı Operasyonları” ?
Şuuraltı Operasyonları, izleyiciyi benim içuzayıma, bilinçaltı kanallarıma; yani en öznel dünyama davet ettiğim bir içsel sergidir. Yaklaşık 3 yıldır üst üste binen üretimlerimi bu başlıkla değerlendiriyordum. Bu anlamda izleyiciyi en samimi olduğum alana, bir bakıma atölyeme davet etmiş gibi kendimi düşünüyorum.
Ama bu operasyon/deneyim dökümlerinin samimiyeti, sıcaklığı kadar tekinsizliğinden de bahsedebilirim. Çünkü bilinçaltı, kişisel olduğu kadar toplumsal izlerin şifrelerini, travmalarını, sarsıntılarını içlerinde taşır. Zamanın ve rasyonel aklın kısa devre yaptığı bu uzaylar, düş gücünün olanca yırtıcılığı, yıkıcılığı, baştan çıkarıcılığı ve entropi ile barışıklığıyla imgelere yansır. Bu yüzden bu operasyonlar estetik oldukları kadar şiirseldir de aynı zamanda.
»Gündelik hayatımızı işgal eden sahte gerçekliklere karşı, karşıt kültür oluşturmaya çalışıyor ve gerçekliğin çoğunluğun tahakkümü olduğunu söylüyorsunuz bunu biraz açabilir misiniz?
Sistem bize sürekli verili gerçeklikler ve bunlara bağlı kodlar sunar; tüm gündelik hayatın akışı da bunların üzerine kuruludur. Artık reklamcılık, siyaset, televizyonculuk, pazar yoklamaları aynı şey haline geldi. Kitle beğeni ve tepkilemeleri de tüm bunlar üzerinden kuruluyor. Sanatın tüm bu “sahte” gerçekleri sorgulamak için en uygun araç olduğunu düşünüyorum. Farklı sanat dallarındaki insanların yan yana gelip düşünmesi, üretmesi, kolektif imkân ve enerjileri yoklaması bu açıdan önemli. Kişisel sergim yanında, koordinasyonunda bulunduğum Gerçeklik Terörü projesi de bu sorulardan/sorgulamalardan yola çıkıyor. 
»Yapıtlarını nereye konumlandırmayı tercih edersin?
Modern sanat, algısının yaratıcıyı soktuğu soyutçu ya da gerçekçi, güncel ya da çağdaş kalıpları reddeder. Çünkü üreten kişi yapıtı aracılığıyla boşlukla yani sonsuzlukla bir iletişimin kapısını çalmaktadır. Bu iletişim/yaratı süreci; yaratıcıyı özneleştiren, özgürleştiren bir arzu sağanağının kapısını açar. Sanatla bu anlamda kavramsal bir bağ kuran, dert edinen yaratıcı, disiplinler arası değil, tüm disiplinleri bozan bir düzensiz, disiplinsiz söylem tutturmak zorundadır. Çünkü sorun sadece form üretmek değil, gündelik hayat denilen hapishaneden kaçış çizgileri yaratmak, yeni ütopik, auratik, otonom uzayları imgesel anlamda var etmektir.

"Başka Dünyaların Şarkıları" Rafet Arslan
Şuuraltı Operasyonları içinde..

Müzeye Girmenin 6 Kutsal Yolu


Genelde Oscar törenlerindeki kullanımıyla toplumsal imgelemde yer etmiş kırmızı halı, yıldızların ışıltılı gösteri dünyasına girişi de temsil etmektedir. Bence; kırmızı halı imgesi sanatçı açısından müzeye girme, yıldızlaşma, tescil edilme, onaylanma, içeri alınma, kendini ispat etme, onure edilme, yükselme-level atlama, tescillenme, kalıcılaşma, ölümsüzlük, sanat tarihine girme gibi zengin kavramları bünyesinde toplayan ve geniş eleştirel alt okumaya izin veren; eleştirel bir metafordur.

Özellikle 90’lardan beri patlayan neo-liberal politikalar da sanat piyasasının yükselen konumu ve ona bağlı “star sanatçı” sistemi, sanat üretimine dair her şeyin piyasa normlarınca belirlenir hale gelişi, piyasanın sessiz sansür ve mobbing sistemi, sanatçının bir aydın, münevver, entelektüel kimliklerinden soyundurulması ve piyasaya göre üretim yapan bir tasarımcıya dönüştürülmesi, piyasa normları dışında hareket eden sanatçı öznelerin “loser” konumuna indirgenmesi ya da sukut suikastı ile yok sayılması realitesin sorgulanması bu mekan düzenlemesinin ana konseptini oluşturur.

Market arabası ise, en düz okuma ile piyasanın görünmez elini temsil eder. Kırmızı halıda yürümeye başlayan sanatçı; o ışıltılı yolda yürürken elinde naifliği, düşlerini ve yapıtlarını taşımaktadır. Yürüdüğü halının sonu müzeye girmektir ve o yolun sonunda sanatçı bakarken taşıdığı yükün önemli bir bölümü, elinden alınmış ve yolun sonundaki “marketing” arabasına yerleştirilmiştir.

Sonuçta müzenin temsil ettiği kültür endüstrisi alanı, yaratıcının naif içsel evreni ötesinde, koyu bir rasyonalite merkezidir. O halının sonunda ok yaydan(sanatçıdan) çıkar. Sanırım her sanatçının kişisel tarihindeki en önemli dönüm noktası; tam da bu an’dır. Nesneleşmek ya da radikal öznelliğinin tekilliğinde ısrar etmek. Müzenin içerisinde ve müzeye rağmen bir bağımsız varoluş seçebilmek.

Bundan sonraki sanat menzilinde ya bilinçli ve gönüllü olarak yükünü o market arabasına yerleştirecek, ya da akışa dahil olmayan bir uzay yaratmakta diretecek. Tam da Dostoyevski kahramanlarının ya da anti-kahramanlarının yaşadığı etik ve trajik; hesaplaşma ve seçim anı gibi.
Rafet Arslan
2012/İstanbul

                                          market arabası müze içersinde gezmede:)

                                          6 kutsal yolu açıklayan 'insert'ler.
                                          Müze girişine serdiğim kırmızı halı


Müze İçinde Müze sergisi, Elgiz Museum içinde.