30 Eylül 2016 Cuma

dijital iimaj

Sanalın "bakıp geçme" şeklinde formüle ettiğimiz, nöron harcamadan tüketme çizgisi üstüne bir kaç ikrar.. -Teorik olarak kök olmak istedik ve bu bize verildi- şimdi şikayet aşamasındayız. Yüz binlerce bilginin akışında küçük ve gizlenmiş kökleriz: muhatap arıyoruz. . -Ürettiğimiz şeylere değer veriyoruz, boşlukta ses versin, anlaşılsın, alımlansın istiyoruz. Like bir narkoz.. -Kimse anlamaz derken bile birileri vardır deme -iyimserliğine sahibiz. -İmajın alternatifi söz değil.. -Sanal imaj tüketim toplumuna karşı; caps, gif, fotomontaj ancak başka düşünceleri yoklamaya yarayabilir. Bu da bir şeydir. Fakat bu hakimiyet yıkılacaksa karşısında uzun erimli direngen ve başka bir dünyayı haber eden yeni bir imge kurmak gerekir. Çürüyen tüketen imaja karşı, ruhun ejderi olan imge; mümkün mü?

24 Eylül 2016 Cumartesi

Yıkımın Şafağında/P.K.Dick Kazıları (sergi, kitap, dosya- ya da yoğun hazan mevsimi)

Yeni ve mini kitabım dağıtımda.. "
"
Yıkımın Şafağında/P.K.Dick Kazılarıile aslında uzun zamandır emek verdiğim bazı süreçlerin açığa çıkacağı bir menzili de başlatmış olduk. Ekim de neredeyse 3 aradan sonra gerçekleştirdiğim ve benim için çok özel bir yerde duran solo sergi var. Kasım ayında Tüyap'ta bu sene 1o küratörün katkısıyla gerçekleşen ve yatay bir sanat pratiğine soyunan iç içe geçen sergiler içinde Sürgün Gezegenleri başlıklı olanın koordinatörlüğünü üstleneceğim. Yıl bitmeden Robotik Hayaller'in ilk CD'sini dolaşıma sokmak için yoğun bir çalışma içindeyiz. Bu arada Ekim de yine fişek gibi bir Underground Poetix özel-dosya- sayısı içinde Cyberpunk Müzik mevhumuna dair bir kazı yaptım. Daha irili minikli bir çok iş-emek-eyleyiş daha var; günler devrildikçe-nacizane eş, dost, takipçi ile paylaşmaya çalışacağım..

5 Eylül 2016 Pazartesi

Ariel Pink ve müziği hakkında ne söylemeli bilmiyorum.

Ariel Pink ve müziği hakkında ne söylemeli bilmiyorum. daha çok onun yaşattığı ve yaşatmadığı hislerden bahsedilebilir belki de. Onun müziğinin ruhu geç dönem Tarantino ile erken dönem Paul Verhoeven filmlerinin birleşimi gibi bir eksik üzerine kurulu bir bütün. ekşi ve rahatsız edici bir şaka gibi. Freak ile pop arasında- bizarre bir ilgi. Acemilik ile deneyin, çiğ'lik ile estetin garip bir bulamacı gibi. Jameson'un postmodern üzerine dikkat çekici makalesinin merkezinde yer alan retro mevhumu artık 21. yüzyılın döngüsel kabusu oldu. Hiç bitmeyen bir 78-84 arası ve ona erkenden(ve de çaktırmadan) sızmış 66-72 arası kültürünün bulamacında yoğrulup duruyoruz. Postpunk kültürün en yüzeye çekilmiş, kabul edilebilir hale gelmiş yüzü ile sadece bir rüya anına dönüşmüş saykodeliğin bir çeşit ensest üremesi gibi. Geçenlerde bir arkadaşım Donnie Darko'yu bir daha izlediğinde eski heyecanı duymadığından bahsetmesi rastlantı olmayabilir. Artık 80'ler retrosu tasarımdan ikonografiye, müzikten tipografiye her şeye hakim değil mi? Stranger Things ile 3 kuşağın anında büyülenmesi başka nasıl açıklanabilir? Artık her şey pastij, her şey önceki bir şeyin yeniden modüllenmesi, her şey kolaj değil belki ama yapıştırma. ve tarihin artık türün medeniyetine ilerleme şansını yitirdiğini ilan ettiği bir çağın yazgısı olarak bitmez ve tükenmez retro döngüleri. Tüm bu toz duman içinde Ariel Pink nerede duruyor? O herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak diyen kahin Warhol'dan öte, herkesin kendi sayfası ya da kanalından süresiz meşhur olabildiği bir çağın kurbanı ve çocuğu gibi duruyor. Taytlı spor yapan, but gösteren kadınların ve kır saçlı kaslı atletik adamların binlerce takipçisi olabildiği bir çağın göçebe değil ama yüzer-gezer müzisyeni. Felaket ile harika arasında hiç açıklanmaması gereken bir yerde..