13 Ekim 2018 Cumartesi

sıkı Fanzin: Void Zine sayı 20 dedi

Uuzn aradan sonra bir cyberpunk kısa öykü ile oradaydım

Gang by Sanayi -sergi-

iki gün dedik ama istek oldu 2 hafta Gang:)

DJ perform serial: OnstOn &Bay Perşembe

Önce Gang açılışı, ardından Yuri Gagarin. Ekimi iki patlama ile kapatırız, süpriz olmazsa:)

Sergi: TinseL Kuşatma

* “Tinsel Kuşatma” -Sergi, Fanzin, Oturum- 2 Kasım- 22 Aralık 2018 Kare Sanat Galerisi Küratör: Rafet Arslan Sanatçılar: Sadık Arı, Zeynep Beler, Betül Bolat, Canavar, Gökhan Çiçek, İsmet Doğan, Elif Varol Ergen, Dilara Göl, Alper T. İnce, Ece Nada, Onston, Gümüş Özdeş Konuşmacılar ve Fanzine Katılımcıları: Esra Özkan, Ahmet Ergenç, Can Batukan Konuşma Günü: 17 Kasım /Cumartesi, saat: 18:00
Bedenin coğrafyasında politik olanla erotik olan sürekli yer değiştirirler. Bir yerde bastırılan şey, aynı anda sonuna dek yaşanan ve hatta tüketilen şey haline gelir. Tıpkı gizil kılınan şeylerin aslında birer göstergeler imparatorluğu yaratması gibi… Aktöre ve inanç alanına yaslanarak her coğrafya da kendine menkul kurallarını kuran kamusal alan, aslında büyük bir tutarsızlık, riya ve çürüme yatağında debelenen bir çeşit kara kamudur. Bir yerde ne kadar ahlaktan bahsediliyorsa aslında toplumun derin çukurlarında istismar, beden ve onu giydiren kimliklere değin bastırma ve tahakküm; hatta sapıklık ve yoldan çıkmışlık o denli yoğundur. Toplumsalın kaosundan yani kentin içsel hegemonya ağları ve sürekli ona karşı kendini dayatan ama kentin tinsel yoksunluğunu kendi ikiyüzlü katılığında sürekli inşa eden taşradan, ancak doğaya ve onun usulünde doğal (yaban) olana yaklaştığımızda denetim ve kontrol ağlarından uzaklaşıp; bedeni ya da eti çıplak olarak idrak edecek noktalara varırız. Şimdi gündeliğin her yerini kuşatan ağın ya da bedene (ve zihne) eklemlenen teknolojinin yeni bir sınırsızlık elde edene değin insanı sınamaya başladığı, teknoloji çoktan bir aparattan önce bir çeşit uzva dönüştüğü bir zamandayız. Teknoloji, bir adım ötedeki gelecekte nano-teknoloji ve üç boyutlu yeni arttırılmış gerçeklik evrenlerinde etsel olana karşı kendi kapatma aygıtlarını kurmaya hazırlanıyor. Özellikle çağdaş sanatın yaşadığımız çağın git gide kararan, ağır gündemiyle topu sürekli taca attığını; soyuta ve dekoratif olana yaslandığını bir dönem de, tinsel olana geri dönmek için önce et’e çıplak bakmak, bedeni yeniden tartışmaya açmak önemli. Figür olan ve olmayan, etin bedenleşmesi, bedenin iktidarlaşması, tenin tini yiyişi bu tartışmanın menzilindedir. Teknoloji uzam ve sanal yaşamla iç içe geçmiş gündelik yaşamlarımızla, şimdi "etin fenomenolojisini" ameliyat masasına yatırma ve simülasyon evresinde “et imgesine” minör bir bakış atma vakti. Ya da "Hayaletin Eti" üzerine yeniden ve yeniden düşünmenin...

Suspiria 2018- soundtrack report

Yeni Suspiria 26 Ekim degörücü karşısına çıkıyor. Goblin'in efsane işinden sonra sazı Thom Yorke'a vermek zeki bir hamle olmuştu. Thom soundtrack'in ilham aldığı örnek olarak Vangelis'in Blade Runner tema müziklerini koyarak çıtayı ne denli yüksek tuttuğunu ortaya koymuştu. Peki ne olacak? Şimdi; sevgili Tom albümden şimdiye kadar yayınladığı üç kayıtı hızlıca değerlendirme hevesindeyim:
Suspirium: Çok şık kayıt. Güçlü bir prog-rock aura, sağlam vokaller, film boyunca tekrarlanacak ve hafızaya şimdiden kazınacak piyano döngüleri. Thom, şarkı sözlerinde ikircikli bir yerde durmayı seçiyor, kurtuluş, karanlık taraf ve kayıtsızlık arasında gidip-gelerek. Çok iyi! Has Ended: Bir film müziği olduğunu başlarda hissettirir gibi olsa da, yine progressive duygusu kuvvetli, çok iyi bas yürüyüşlerine sahip bir track. Alttan alta bas içine gömülü ama sonlara doğru derinden yükselen moogvari synth'lerin de ayrı bir havası var. Ayrıca şarkı sözlerine de göz atın derim. Su kaldırır! Volk: Suspirium ile birlikte filmin tema müziklerinden biri gözüken enstrümantal kayıt. İç içe geçen sağlam synth'ler üzerinden rotasını çiziyor. Özellikle 2.20'den sonra gerilim yükselip, yer yer cadıca yükselişleri var; yüksek dinlemekte fayda var. İyi kayıt! Tüm ön yargımla belirtiyorum ki - bu Suspiria da, T.Yorke'un skorları da iş yapar.

4 Ekim 2018 Perşembe

Tinsel Kuşatma

Trespass: Prog'un Altın Şafağı

Bu gün yine dinledim-eminim: “Tresass” Genesis’in en iyi albümü. Peter Gabriel’in voyant ruhunun en çok sindiği ve en tinsel Genesis albümü. Onun bir adım/yıl öncesindeki öncüsü King’in “İn the court of the crimson king” albümü var. İki yıl öncesi unutulmaz White Album. Tam üç yıl gerisinde ise Rolling Stones’un tek deneysel albümü (ve başyapıtı) 'Satanic Majesties Request’ var. Genesis'in ilk albümü From Genesis to Revelation (1969); gerek Beatles gerekse de Satanic Majesties Request’ etkileri bariz var. En uzun şarkı 04:39, Prog tam olarak keşfedilmemiş grup ruhunda. Belki aynı yıl King Crimson satıh noktasını ya da Şimal Yıldızını aydınlatınca, grubunda zihninde yeni bir kapı açılıyor- Cennete..
Önce rock’n roll’un Beatles ve Stones ile zirve noktasında deneyselliğin kapısını yoklaması ( Lennon’un Fluxus’u, Jagger’ın Crowley’i, Harrison’un sitarı, ex-stones M. Faitfull’un Bretch’i- Beatles ve Stones’un ayrı ayrı Delliah Derby Shire tedrisatı...) Ve ardından Prog’un altın şafağı.. Sonradan gerisi: Autobahn (1974) Heroes (1977) Sonrası post-punk.. Ve sanırım hala o gezegendeyiz.

2 Ekim 2018 Salı

The First Purge ya da Anlamın Dönüşü

The First Purge ile seri ilk defa söylem üretmeyi başardı. Yaşadığımız dünya da eğlencelik şiddet gösterileri, brutal gore devri gereksizleşti. Doğru sosyolojik zeminler üstüne yükselen psikolojik gerilim atmosferi Purge’ü horror’dan sci-fi’ye - yani disütopyaya şıkça çekti.
BlackWater ın her yerdeliği haklı savaş denilen şeyin hakikatinin kalmadığını gösterdi. Purge bu durumda toplumsal temizliğin ve nüfus kontrolünün bir aracıdır. Ve doğal olarak sınıfsal ayrım ve sosyal darwinizm üzerinden imgeyi güncelleyerek.