25 Haziran 2016 Cumartesi

21. yüzyılda fotoğraf karesinin namahremi ve etiği üzerine flux

-Dr. Watson, "Ama köpek hiçbir şey yapmadı ki," -Dedektif: "Tuhaf olan asıl bu".
Görselliğe ve online varoluşa kitlenmiş bir çağ da görüntünün etiği üstüne uzun düşünmek lazım. Örneklerden gitmeli. Size ait olduğunu düşündüğünüz bir fotoğraf karesinin, bir anda "public" hale getirilmesi örneği mesela. Buradaki tartışma ağ'da dolaşmaya başladığı an da görüntü herkese (aslında ağ'a) aittir şeklinde tekno -neredeyse- liberal bir bakış açısı ile görüntünün öznelliğini savunan romantik ideal arasında gidip gelir. Kuşkusuz ilk yaklaşım Benjamin'in her şeyi görünür kılmanın Ütopya ile ilgisini kurduğu Cam Mimari çözümlemesine dek ilerleyebilir. Buna karşı neuromancer'ın yanıtı, Benjamin'in ömrünün 1948 yani tersten okunmuş 1984'ü okumaya yetmediği gerçeğidir. Peki o zaman tinsel olan ile etik olan arasındaki metafiziği nerede aramalı? İlk yaklaşım bu tartışmayı ontoloji ve görüntü arasında bir çeşit toplu meditasyon olan Tarkovski'nin Stalker ile tartişır. Çünkü Bölge de Tarkovski'nin kamerası nesneler ve varlıklar üzerinde gezinirken aynı zamanda beynin kıvrımları arasında da gezer ve imgeyi görünür kılar. İkinci yaklaşım ise ona şöyle yanıt verir: hadi oradan! Ben rahip Tarkovski'nin filmine değil ona konu olan romana bakarım ve Bilimkurgu romanı beni, başka bir bilimkurgu roman-filmine çeker. Ve oradan şunu sorar: androidler düşlerinde elektrikli köpek görür mü?

24 Haziran 2016 Cuma

Ruhun Çöküşü, Aşağılanışı ve Batışı

İşkenceler 1- Çöl; derin ve sonsuz çöl. hep çöl.. savrulan ruhlar gördüm , derin karanlığın koynunda. ve rüzgar bir tokat. sürekli çarpıyor, kum tanelerini savura savura yüzüne. rüzgar bir tokat- kırbaçla terbiye etti çıplak eti yine. körsün. hiç bir şey duyamıyorsun. körsün..

20 Haziran 2016 Pazartesi

serpents breath.

With western eyes and serpents breath. They lay their own conscience to rest. DİP-NOT- https://www.youtube.com/watch?v=9bFiyVi91Es

19 Haziran 2016 Pazar

Buradan kaçış -hala- var mı anne?

Gerçeklik bir cendere ise ondan kaçmaya kalkışmak en doğal hakkımdır. Kimi batılı düşünürler bu durumu Gerçeküstücülük olarak tanımlıyorlar:) DİP-NOT- https://www.youtube.com/watch?v=PHo5U9Rios0

9 Haziran 2016 Perşembe

DIŞKINDA iKTİDAR ARA(rüyanda da)

Ve iktidar kötülüktür- diye bir cümleye başladım. Ama hep tezat olan kötülüğün hep dışta-dışarda aranması değil midir? Oysa şöyle demiştir Ece mesela; İktidar her şeyi kapsayan, kurnazca yürürlüğe salınmış her türlü egemen ideolojidir. Hatta onu tanımlarken şöyle bir hayati ifade de bulunur: helalara düşlere dek girmiş.. Helalardan düşlere değin gündeliği, çöpü, boku, ıskartayı ve düşü ele geçirmiştir o.. Ayrılığın türküsünü dışta arayan, kendi içindeki golemleri beslediğini hep gömen Anadolu toprakları- yani imparatorluk ve cumhuriyet; iç içe girmiş 2 kaşık ya da hep ve hayasız ikiyüzlülük..

yaratıcı sektörlerde eşitlik miti

yabancılaşmanın hakim olduğu dünyada emek veren herkesin eşit olduğundan bahsetmek, fark yaratanı törpüleyen, heves kıran, adaletsizliği destekleyen bir prensiptir. bu arada, yanlış hatırlanmasın "herkes eşit" ütopyanın ilk sözüydü, üstüne çok söz söylendi. ütopyacılığa mesafeli Engels bile herkese yeteneğine ve ihtiyacına göre göre demişti, Brejnev gibi muz yok votka için demeyerek. Üstüne postyapısalcılar Sade ve Fourier'e dönüp herkese ihtiyacına ve yeteneğine görenin yanına aynı anda arzularına göre prensibini de ekledi. şimdi herkesin emeği eşiti tartışacaksak o zaman aynı zamanda 600 yıllık bu felsefi-sosyolojik-antropolojik dizini de tartışacağız demektir. buyrun o zaman:)

EQ mu dediniz ya da The Zero Theorem

EQ vb bu tip yaklaşımlarda haklılık payları var- mutlak. aydınlanma ideolojisi toplumu 300 sene akla, zekaya boğdu. fakat bu yazıdaki rotadan CEO çıkar ama sanatçı çıkmaz. sanatçı ilkel benliğe yakın ve kontrol edilemez bir alaca karanlıkta durur hep. Niçe orada bir ata aşık olur, Vincent orada kulağını keser, Nerval ya da İan Curtis orada intihar eder; bende orada dans ederim geceye teslim olmayı seçtiğimde. Bu talihsiz dünyaya düşmüş ve az Haydeger ya da Trakl okumuş, Chirico resmine ya da Derek Jarman filmine dalmış kişi haklı olarak karasızdır, ikirciklidir, sık sık mutsuz ve ilelebet huzursuzdur. evrenle tamlığı ve bütünlüğü hissetmek aynı zamanda da yalnızlığı ve sürgünü itiraf etmek değil midir? O karasız ruhlar an'ı geldiğinde orman yangının ortasına balıklama atlamayı göze alırlar. Ben travmadan kaçmam onun söyleminden irkilirim.. ps: https://www.linkedin.com/pulse/son-derece-geli%C5%9Fmi%C5%9F-duygusal-zekaya-sahip-insanlar%C4%B1n-azmi-ulas

4 Haziran 2016 Cumartesi

tavsiye kitap: "Anima-lizm" Can Batukan, 6:45 Yayıncılık

müthiş bir eser, ruhlara şifa..
Tanıtım Metni: Son olarak Cogito: "Felsefede Hayvan Sorusu" ve "Gilles Deleuze: Ortadan Başlamak" çalışmalarındaki değerli imzasıyla bildiğimiz, Can Batukan'dan harika bir başlangıç: Dünyanın herhangi bir yerinde hiç uğruna ağaçlar kesildiğinde, hayvanlara zarar verildiğinde her birimiz aynı duygularla oraya koşmayı istedik. Bunu sadece siyasi görüşlerimize bağlı olarak yapmadık. Birbirini hiç tanımayan, farklı partilerden (ya da siyasi görüşü dahi olmayan) milyonlar olarak, sayısız örnekte sokaklarda yan yana durduk. Din, dil, mezhep, ırk, politika farkı olmaksızın hepimizi birleştiren tek bir şey vardı: Doğa’nın parçası olmak, ruha sahip olmak. Sokrates öncesi filozoflardan Aristoteles'e, Tektanrılı dinlere, Descartes'tan Spinoza'ya, Leibniz'e, Heidegger'den Merleau-Ponty'e, Derrida'ya ve Deleuze'e dek bu izleği okumak mümkündür. Varolan her canlıyı bir araya getiren ortak nokta “anima”dır. Bu kitap insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde ruh meselesini ele alıyor. Mesele üç-beş ağaç değil, tüm Varlık, tüm canlılar, Kâinat ve tüm İnsanlıktır. Mesele yaşama sahip olan en küçük varolan için dahi bu sorumluluğu üstlenebilmektir. Bu sorumluluğu üstlenmeliyiz! Animalite bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın meselesidir. Animalite insanın felsefi varoluşunu Kâinatın yapısına uygun olarak yeniden tanımlayacağı bir devrimin habercisidir. Can Batukan Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünde Doktorasını tamamlamıştır. Felsefede hayvan ruhu, tonalite, robotlar, doğal ile yapay, yokoluş ve bilimkurgu üzerine düşünmektedir. Çağdaş Batı Düşüncesi, Antik Yunan, Doğu Felsefeleri, Şamanizm ve İnsanlık Tarihine ilgi duymaktadır. Anima-lizm’in her yeni baskısında İstanbul’daki hayvan barınaklarına yardımda bulunmayı tasarlamaktadır.

Şair Nazım Hikmet Ran üzerine

Sosyal medya listemdeki dünkü harekete bakınca sanki bu sene daha bir coşkuyla andı insanlar Nazım ustayı dedim. Sonrada artı eksi tüm politik tutumu dışında mesela kadına edilgen sanatçının ilhamı rolünün biçilmesinde (ki Eluard-Aragon şiirlerinde sık sık beliren bir zaaf) Nazım ın rolünü düşündüm. Bu gün kültürümüze hakim küf kokusunda, yerel değil çeviri bir bilişe mahkumlukta, solun toplumda kökü dışarı algisinmasinda, sanata hakim düz gerçekçilik te Nazım ın hiç mi kabahatı yoktur? Bu yüzden ben hep onun o kısacık Fütürist dönemini, kalbi geçmişe değil geleceğe atan Nazım ı sevdim. Gerisi ile de pek uyusamadim. Ben uzaylılara tovariş diyen makinelesmek talep eden ölü yıldızlara yaşam götürmek isteyen adamı sevdim. Sonrası bu şiir; Türkiye şiirinde ana hat değil bir duraktiır. Ki ötesinde Garip, ötesinde 'sivil şiir' de vardır. Hayırlı Cumalar komsomol üyeleri:)

flux 772

Doğduğu yaşadığı iklim insan ruhunu etkiler; bu yüzden insan yerel gündelik rutinden de zihinsellikten hep kaçmalı. Ideal kurgu ise kökü unutacak kadar yolda olmak.

Neil Blomkamp'ın 3 Disütopyası üzerine çözümleme Çevrimdışı İstanbul'un 2. sayısında

"
9. Bölge, Elysium ve Chappie'nın ruhunu anlamaya çalışan metnimizin başlığı "geleceğin anahtarı varoşlarda kitli