31 Ocak 2018 Çarşamba

bay perşembe: Şubat Report

Yıla hızlı başladık, haberlerimiz karşısında bir çok arkadaşımız mutlu oldu, kimisi şaşırdı, kimisi çabuk yorulur-dedi. Ocak ayını 3 sıkı başlıkta 3 performatif sunum(Black Mirror/ Sanatatak, Ütopya Tarihi/ T.A.K,Sürrealizm/ Macondo Galata), kitabımın tasarımı, dergi-fanzin vb yazıları, sayısız toplantı, koşuşturma, insanlarla mücadele ile geçirdik ve sonuna geldik:) Şimdi Şubat'ta yine çok yoğunuz, hızlı gidiyoruz ama dostlar merak etmesin çabuk yorulmadık:) Bu çölde bu kültüre, bu topluma kültürel ekin üretip duruyoruz, onlar genelde bizden pek haz etmeseler de.. Bu yüzden hızlı görülen bu tempo, bizim için anca ısınma turudur. Konuşma-Anlatı: 8 Şubat/Galata Rum Okulu- Sevgili Hera Buyuktasciyan ve Lara Ögel in davetlisi olarak bir tuhaf okuma akşamı, performatif bir deneyim. 23 Şubat/Çağdaş Sanat Konuşmaları; Mardin- sevgili Alper T.İnce ile kolektif olmanın imkansızlıklarını ve olasılıklarını masaya yatıracağız. 14 yıllık bir deneyimden süzülecek tespitler ile. Sergi: 1 Şubat/Kare Sanat: İmgesel Zaman sergisine William Gibson'ın Neuromancer romanının açılış cümlesine saygı duruşunda bulunan 2 çalışmalık bir seri ile katılıyorum. Sergi/Küratörlük: 22 Şubat/Atopos Project, Versus Art Project - uzun ayların birikimi, tartışması seyircinin takdirine çıkacağız, Allah utandırmasın. Metin: Şubat ta basılı matbuat anlamında Alacakaranlık dergi ve Karga Mecmua'dayım. Bunun dışında dost web adacıklarına desteğimiz de sürecek. Diyarbakır dan çıkan Naked fanzine d ebir yeni yazı yolda. Robotik: Albüm çalışma trafiği hızlanıyor, artık 2018 de ilk albüm kozmosa dağılmış olacak. Bu yüzden en erken yazdan önce Robotik live yok, ama minör farklı çıkışlar- neden olmasın? Bu tempo artarak Mayısa dek ilerliyor; sonrası hayır ola. Sonsuzluk ve sevenlerimiz bizi nazardan sakınsın!

12 Ocak 2018 Cuma

Screenshot fotoğrafçılığı üstüne- V.3

; 21. Yüzyılın imge dünyasına yeni bir armağan olarak okunmalı. Fotoğraf makinesi olmadan fotoğraf çekmek ya da bir çeşit Duchampçı ready-made taktiğine sapmak- ihlal estetiği.. Burada fotoğraf makinesiz derken kastım; ortada bir cihaz var ama o artık makinenin kült ve özerk değerinden imtina ettirilmiş bir makine. Avangard'ın ‘novum’ mevhumunda kapsadığı tahayyülsel alan gibi bir "yeni"nin artık olma koşulu yok- olamaz, artık salt teknik olarak sürekli yenilenmeler, sürümler ve güncellemeler var. Artık ne karanlık odanın simyaya göz kırpan kimyasal reaksiyonlarındaki tekinsiz ve gotik aura'dan ne de palaroid makinenin matrak ve pop kimliğine rağmen taşıdığı hayaletimsi şıklıktan(boş kartuşun salladıkça gözünüzün önünde bir karenin yavaş yavaş belirme sürecinin kendisinden kasıtım)bahsedebiliriz. Bu yeni(lenmiş) teknik sayesinde studio’ma uğramadan modelim olabilir ya da hiç haberiniz yokken bir işin parçası haline gelebilirsiniz. Ayrıca bu konu bize tartışmak için; sınırsız veri hürriyeti, telif hakları, sanatsal yaratı da özgünlük ve özgürlük parametreleri, kolajcının makas etiğinin ayarı gibi alt başlıklar da sunar. Konunun tarihsel köklerine indiğimizde Walter Benjamin kahince bir bakış ile; aslında tam da savaş sonrası refah toplumunun ekonomi ve kültürüne damgasına vuracak olguyu çok erken bir tarihte tespit ettiği görülür. Benjamin'in 1935 tarihli "tekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği çağda sanat yapıtı" adlı metni, sinema ve fotoğraf gibi dönemin genç tekniklerinin verdiği yeni imkanlar ve hatırası taze olan Dada'nın keskin mirası üzerinden kopyalama ve çoğaltmaya yönelik teknolojinin aslında politik bir araç olmaya derece müsait olduğunun altını çizer. Benjamin'in bu kehaneti farklı biçemlerde hayata geçer; ekonomi de montaj bandı seri üretimi, sanatta pop art ve politika da yeni sömürgecilikte ifadesini bulacak bir hatta. Bu dönem kopyalama-çoğaltma teknolojilerinin ilk bahardır ve ikinci dalga için fotokopi makinesi, tarayıcılar, el kameraları ve devre söküp-takmanın yaygınlaşacağı 70'leri bekleriz. Olayın kökü Xerox’ta mutlaka ama fotokopi ve scanner(Şenol Erdoğan'ın haklı hatırlatması ile ve de video) 70'lerden 90'lara D.İ.Y tarzı montajIN ruhunu taşır. Çünkü; bu medyumlarda kaynak hala software değil matbuattır- kağıdı taramak, kağıdı kağıda copy’lemek. Ama ‘cam’ camera başlayan süreçte an’daki akışı sabitleme, yüzer-gezer bir imgeyi, jpg olarak screenshot alıp durdurma/dondurma; kesme ve manipüle etme eylemi daha farklı bir mecrayı temsil etmekte. Bunun yanında 3d scan ve print ise geleceğe dair bir kıyamet teknolojisi, olası YZ iktidarının mihmendarlarıdır. Benim gibi yaşlı heriflerin zaman algısı için "www" hala genç sayılır, şahsen ilk kez 2004 yılında Cassandra ofisindeki PC'ye bir "cam" kamera bağladığımızda ilk screenshot özelliğiyle ilk selfie'mi çekmiştim. Sonuçta yeni(lenmiş) bir fotoğrafçılık yönteminin ilk kullanıcıları arasındayız ve gelecek ise hala tahrik etmeye devam edebilen bir muamma.

5 Ocak 2018 Cuma

Rolling Stones, Kraut Rock, King Crimson- ya da serbest vuruşlu özgür müziğe dair flux

Kuşkusuz; kökleri modern klasik müzik ve free jazz deltalarında olsa da - serbest icra edilerek kaydedilen müziğin; pop müziğin avangard'a dokunan kulvarlarındaki izleğini sürmek, beni hep heyecana sürüklemiştir. Bahsettiğim şeyi sözcükler ile tarif etmek zor olabilir ama bahsettiğim makamı müzik ile örnekleyince daha kapsayıcı sonuç verebilir. İlk aklıma düşen örnek; Rolling Stones'un en serbest ve deneyci kaydını oluşturan Their Satanic Majesties Request albümüdür. Bu albüm, dönemin uzakdoğu esintilerine hiç kapılmadan buram buram 60'ların özgür ruhunun müzikal karşılığı olabilmiştir. Bu vurguyu 2016 da Can Batukan'ın konuk editörilğündeki Underground Poetix'in "Deleuze-Punk" özel sayısındaki yazımda değindikten bir sene sonra aynı vurgular ile Pitcfork'ta karşılaşmam benim için süpriz olmadı. Bahsettiğim makam Stones'un bu en önemli işi sonrası 70'lerin başı ile önce Krautrock ekolünde(özellikle Faust, Neu! ve Can'de) ve Robert Fripp'in imzası olan işlerde(gerek King Crimson gerekse de Bowie'nin Heroes albümü gibi içinde olduğu bir çok şeyde) yoğunlaştığını düşünüyorum.
King Crimson'ın "Larks' Tongues in Aspic" albümü, grubu daha önce kasetten dinleyen benim CD formatında ilk satın aldığıma K.C. kaydını olmuştur. bu albümü dinlerken ilk dinlediğimde tam içine giremediğim ve biraz uzak kaldığım bir vahşi rahatlık beni şaşırtmıştı. Müziğe emek vermek, diğer sanat dallarındaki menzil gibi insanı eğitir, kulağını açar. Ben de yıllar boyu bu albümü dinleyerek onunla barıştım ve hatta onun serbest vuruşlarını tekrar tekrar dinleyip hayranlık duydum. İki yıl önce bir event esnasında She Past Away'den sevgili Volkan ile müzik üzerine sohbet ederken; onun prog müzikten daha karanlık, soğuk ve gotik sessel dünyalara tutkun olduğunu da bilerek, R. Fripp hakkında düşüncesini sordum. Volkan'ın bana "Larks' Tongues in Aspic" in grubun tüm üretimin ötesinde ve 80lerle canlanan bir müziğin nüvelerini taşıdığını söylemesi beni, nedensiz mesud etmişti.
Bu günü bu albüme ayırdım, her ne kadar onun sessel dünyasını SuperSilent'tan ariel Pink'e hala işitiyor olduğumu düşünsem de..