24 Aralık 2016 Cumartesi

J G Ballard ve Etik Sorunsalı

J.G.Ballard 20.yüzyılın ruhunu geleceğin merceğinden okumuş bir yazar, düşünür ve de sanatçı. Ballard modern insanın karanlık iç uzayının keşfine çıkmış; şiddet, seks, tüketim, siyaset, reklamcılık olgularını ele alırken yazarın ahlaki bir konum almaktan muaf olduğunun altını sık sık çizmişti. Onun sanat anlayışı hipotezler geliştirmek, hayali alternatifleri okur gözünde sınamaktır. Şimdi bu bilgiyi cebe atıp, farklı bir yerden düşünmek istiyorum. Uzun yıllar boyunca geliştiği bu teorinin pratiğini üreten Ballard, neden yaşamının son yıllarında (1996-2006) yazdığı 4 roman boyunca etik bir uyarıcı rolünü üstlenmişti? Neden tüketim toplumunun içinde-özellikle beyaz yakalılarda- büyüyen faşizm özlemini, yabancı/göçmen düşmanlığını, gelişen teknolojiye paralel büyüyen barbar eğilimleri daha önce hiç soyunmadığı kadar yalın ve uyarıcı bir tarzda gündeme getirmişti? Yıllarca toplumu provokate etmiş, sınır durumları gündeme almış biri 60 yaşlarının sonlarında ya da yeni binyılın hemen öncesi uyarıcı ve etik bir kahin rolünü seçmişti. Sonuçta Çarpışma, Vahşet Sergisi gibi eserleri yaratan bir zihinden bahsederken; yaşın etkisi ile ahlaki bir tavır almayı seçtiğini düşünebilir miyiz? Bence; Ballard hep geleceği (özellikle bu güne sızan geleceği) kafaya takmış bir düşünür olarak yeni bin yılın yaşayacağı çözülme ve çöküntünün derecesi hissetmişti. 2. Dünya Savaşını, Toplama Kampını deneyimlemiş biri olarak ufuktaki yanan geleceğin cehennemini görmüş ve yüreğinde hissettiği sarsıntıları kitaba çevirmişti. O yeni binyılın felaketinin 20 yüzyıl bilgisi ya da modern dönem tarih, söylem, ideoloji gelenekleri ile okunamayacağını görmüştü; yan biz?

16 Aralık 2016 Cuma

Roeg imgesine dair küçük not.

Nicolas Roeg hakkı yenmiş bir auteur ve gelişkin estet; kesinlikle. Bu günün sineması ve sanatı ona çok şey borçlu. 70'lı yılların özgür İngiliz sinema diline katkısı büyük. Non't Look Now, Walkabout, The Man Who Fell To Earth, Bad Timing... Mekan tasarımı ve mimari ile kurduğu ilişki en az insan ruhunun karanlığı ile kurduğu ilişki kadar sağlam. Bir de Bowie'nin gerçekte ne olduğu ve neyi canlandırabileceğini en iyi anlamış yönetmen. İnanıyorum zamanla hakkı teslim olacaktır.

2 Aralık 2016 Cuma

bu gün ölsek?

bu gün ölsek ne olur. işini yarım bırakıp da gitti mi-olur? zaten nerede bırakılsa, hep yarım değil midir? toplumun şekillendirme azminden kaçıp, kültür ile sanat ile kendini var etmeye soyunmuş özne, bu varlık alanında da hemen yaftalanmaya başlandığını hissetmesi ironiktir. bu yüzden ben, üzerime ne yapıştırılmaya çalışıldıysa onu atıp koşmaya devam ettim.. şiir,sokak, fanzin, manifesto, underground, yardırgırand, akımlar, gruplaşmalar, uzmanlaşmalar., vb, vs-s. şimdi ölsem, buranın gözüyle biraz resim, biraz şiir, biraz teori, biraz kayıt kalır. ne olduğun ya da ne yaptığının bir anlamı ya da anlayanı yoktur zaten, onu beklemezsin. aslında hep dalgalara karşın yürüdüğün hayattır sanat olan, onlar bilmez ama sen bilirsin. yaşarsın..

3 Kasım 2016 Perşembe

Tarihe yamuk bakmak vs Kör Bakış Express dergisinde

"Tarihe yamuk bakmak" başlıklı dünden bu güne bende büyüyen imge, arayış, yolculuğu Kör Bakış sergisi izinde süren uzun erimli mülakatım Express dergisinin Kasım sayısında. Yıllarca Roll ve Express okumuş biri olarak, yazgı da bu da varmış diyorum:)

8 Ekim 2016 Cumartesi

"Kör Bakış/Blindsight" Rafet Arslan

'Kör Bakış' sergisi 20 Ekim - 12 Kasım tarihleri arasında Versus Art Project’te görülebilir. #körbakış #blindsight

30 Eylül 2016 Cuma

dijital iimaj

Sanalın "bakıp geçme" şeklinde formüle ettiğimiz, nöron harcamadan tüketme çizgisi üstüne bir kaç ikrar.. -Teorik olarak kök olmak istedik ve bu bize verildi- şimdi şikayet aşamasındayız. Yüz binlerce bilginin akışında küçük ve gizlenmiş kökleriz: muhatap arıyoruz. . -Ürettiğimiz şeylere değer veriyoruz, boşlukta ses versin, anlaşılsın, alımlansın istiyoruz. Like bir narkoz.. -Kimse anlamaz derken bile birileri vardır deme -iyimserliğine sahibiz. -İmajın alternatifi söz değil.. -Sanal imaj tüketim toplumuna karşı; caps, gif, fotomontaj ancak başka düşünceleri yoklamaya yarayabilir. Bu da bir şeydir. Fakat bu hakimiyet yıkılacaksa karşısında uzun erimli direngen ve başka bir dünyayı haber eden yeni bir imge kurmak gerekir. Çürüyen tüketen imaja karşı, ruhun ejderi olan imge; mümkün mü?

24 Eylül 2016 Cumartesi

Yıkımın Şafağında/P.K.Dick Kazıları (sergi, kitap, dosya- ya da yoğun hazan mevsimi)

Yeni ve mini kitabım dağıtımda.. "
"
Yıkımın Şafağında/P.K.Dick Kazılarıile aslında uzun zamandır emek verdiğim bazı süreçlerin açığa çıkacağı bir menzili de başlatmış olduk. Ekim de neredeyse 3 aradan sonra gerçekleştirdiğim ve benim için çok özel bir yerde duran solo sergi var. Kasım ayında Tüyap'ta bu sene 1o küratörün katkısıyla gerçekleşen ve yatay bir sanat pratiğine soyunan iç içe geçen sergiler içinde Sürgün Gezegenleri başlıklı olanın koordinatörlüğünü üstleneceğim. Yıl bitmeden Robotik Hayaller'in ilk CD'sini dolaşıma sokmak için yoğun bir çalışma içindeyiz. Bu arada Ekim de yine fişek gibi bir Underground Poetix özel-dosya- sayısı içinde Cyberpunk Müzik mevhumuna dair bir kazı yaptım. Daha irili minikli bir çok iş-emek-eyleyiş daha var; günler devrildikçe-nacizane eş, dost, takipçi ile paylaşmaya çalışacağım..

5 Eylül 2016 Pazartesi

Ariel Pink ve müziği hakkında ne söylemeli bilmiyorum.

Ariel Pink ve müziği hakkında ne söylemeli bilmiyorum. daha çok onun yaşattığı ve yaşatmadığı hislerden bahsedilebilir belki de. Onun müziğinin ruhu geç dönem Tarantino ile erken dönem Paul Verhoeven filmlerinin birleşimi gibi bir eksik üzerine kurulu bir bütün. ekşi ve rahatsız edici bir şaka gibi. Freak ile pop arasında- bizarre bir ilgi. Acemilik ile deneyin, çiğ'lik ile estetin garip bir bulamacı gibi. Jameson'un postmodern üzerine dikkat çekici makalesinin merkezinde yer alan retro mevhumu artık 21. yüzyılın döngüsel kabusu oldu. Hiç bitmeyen bir 78-84 arası ve ona erkenden(ve de çaktırmadan) sızmış 66-72 arası kültürünün bulamacında yoğrulup duruyoruz. Postpunk kültürün en yüzeye çekilmiş, kabul edilebilir hale gelmiş yüzü ile sadece bir rüya anına dönüşmüş saykodeliğin bir çeşit ensest üremesi gibi. Geçenlerde bir arkadaşım Donnie Darko'yu bir daha izlediğinde eski heyecanı duymadığından bahsetmesi rastlantı olmayabilir. Artık 80'ler retrosu tasarımdan ikonografiye, müzikten tipografiye her şeye hakim değil mi? Stranger Things ile 3 kuşağın anında büyülenmesi başka nasıl açıklanabilir? Artık her şey pastij, her şey önceki bir şeyin yeniden modüllenmesi, her şey kolaj değil belki ama yapıştırma. ve tarihin artık türün medeniyetine ilerleme şansını yitirdiğini ilan ettiği bir çağın yazgısı olarak bitmez ve tükenmez retro döngüleri. Tüm bu toz duman içinde Ariel Pink nerede duruyor? O herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak diyen kahin Warhol'dan öte, herkesin kendi sayfası ya da kanalından süresiz meşhur olabildiği bir çağın kurbanı ve çocuğu gibi duruyor. Taytlı spor yapan, but gösteren kadınların ve kır saçlı kaslı atletik adamların binlerce takipçisi olabildiği bir çağın göçebe değil ama yüzer-gezer müzisyeni. Felaket ile harika arasında hiç açıklanmaması gereken bir yerde..

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Yıkımın Şafağında / Philip K. Dick Kazıları - Rafet Arslan

eylül kitaplığı no. II Yıkımın Şafağında / Philip K. Dick Kazıları - Rafet Arslan gregoryen takvimine göre 7 eylül (çarşamba) günü tüm dağıtım noktalarında!

ölüler, zaman ve çöken uygarlık

yaşanan hiç bir şeyden pişmanlık duymayacaksa insan, yaşanmamıştan da duymamalı- sağlaması? zaman çok kir tutuyor; genç dimağlar bir gök cismi,bir çekimden ötekine hareket ediyor; ışığa koşan ateşkadeler gibi. ben sakinim-hayatın kendinden başka anlamı olmadığını biliyorum ve bu da çok sıvışkan bir kaza. ps: önlüklerini çıkart, kırbaçlanacaksın.

21 Ağustos 2016 Pazar

sessizlik iklimi

kadim dostum geçen şunu söyledi, kesin bir sızı gibiydi: "Sanirim biri seni dusunmeyi biraktiginda sen de onu unutuyosun Olmek gibi Olmesi gibi"

24 Temmuz 2016 Pazar

şimdiye kadar yapılmış en iyi delirme anı tarifi

şimdiye kadar yapılmış en iyi delirme anı tarifi Ballar'dan gelmişti: "artık onları terk edecek,zihninin yukarısındaki çatıdan çıkan solak merdiveni tırmanacak ve içuzayının özgür göklerine doğru uçup gidecekti." Graham James Ballard

15 Temmuz 2016 Cuma

çocuk oyunu

""beni aldattı" cümlesi yerine rahatlıkla "benimle (oyun) oynadı" diyebiliriz. zira "kandırmak," "aldanmak" gibi durum ifadeleri "hile" yani "illüzyon" kelimesiyle ilişkili, Fransızcada "illusion" olan kelime Latincede "illusio", uzamında "illudere"; "lus"dan geliyor "oynatmak", "ludus" oluyor: oynamak. yani aslında "duygularımla oynadı"da ki "oyun" da bu." via Şenol Erdoğan

2 Temmuz 2016 Cumartesi

Usta Bir Fotoğrafçıyı Parçalama Yöntemi ya da Neşterin Etiği

LİNK: http://sanatonline.net/guncel-sanat/usta-bir-fotografciyi-parcalama-yoentemi-ya-da-nesterin-etigi

"eleştiri üzerine" eleştiri

eleştiri olsun istiyoruz, çünkü eleştirinin varlığı, vasata ket vurur, kaliteyi, inceliği ve özeni arttırır, bastırılmış söylemlere ses olur, hiyerarşiye darbe vurur, imgelem galaksisini genişletir, tahayyülü büyütür. eleştiri olsun istiyoruz; çünkü gerçek eleştiri sanatçıyı, müzik erbabını, şairi tahrik eder, radikalleştirir aynı zamanda ona ses, dil olur. kendini okuma derdinden kurtarır; sesi büyütür. eleştiri olsun istiyoruz; eleştirinin varlığı turnusol'dur; safları netleştirir, mesafeleri kaldırır, iletişime yataklık yapar. eleştiri olsun istiyoruz; gerçek eleştiri hesaplaşma amacıyla yapılan, itibarsızlaştırmayı amaçlayan, belden aşağıya vurulan hasetliliğin eleştiri diye kılıf değiştirme girişimlerine ket vurur. eleştiri istiyoruz; evren maya takviminde 5. güneşe girdi, dünyanın manyetik alanı kaydı, ülkede 4 milyon kişi yürüdü, 21. yüzyıl başladı- bir şeyler daha rahat idrak edilsin diye. eleştiri var ama çok çok daha çoğalması ümit..

25 Haziran 2016 Cumartesi

21. yüzyılda fotoğraf karesinin namahremi ve etiği üzerine flux

-Dr. Watson, "Ama köpek hiçbir şey yapmadı ki," -Dedektif: "Tuhaf olan asıl bu".
Görselliğe ve online varoluşa kitlenmiş bir çağ da görüntünün etiği üstüne uzun düşünmek lazım. Örneklerden gitmeli. Size ait olduğunu düşündüğünüz bir fotoğraf karesinin, bir anda "public" hale getirilmesi örneği mesela. Buradaki tartışma ağ'da dolaşmaya başladığı an da görüntü herkese (aslında ağ'a) aittir şeklinde tekno -neredeyse- liberal bir bakış açısı ile görüntünün öznelliğini savunan romantik ideal arasında gidip gelir. Kuşkusuz ilk yaklaşım Benjamin'in her şeyi görünür kılmanın Ütopya ile ilgisini kurduğu Cam Mimari çözümlemesine dek ilerleyebilir. Buna karşı neuromancer'ın yanıtı, Benjamin'in ömrünün 1948 yani tersten okunmuş 1984'ü okumaya yetmediği gerçeğidir. Peki o zaman tinsel olan ile etik olan arasındaki metafiziği nerede aramalı? İlk yaklaşım bu tartışmayı ontoloji ve görüntü arasında bir çeşit toplu meditasyon olan Tarkovski'nin Stalker ile tartişır. Çünkü Bölge de Tarkovski'nin kamerası nesneler ve varlıklar üzerinde gezinirken aynı zamanda beynin kıvrımları arasında da gezer ve imgeyi görünür kılar. İkinci yaklaşım ise ona şöyle yanıt verir: hadi oradan! Ben rahip Tarkovski'nin filmine değil ona konu olan romana bakarım ve Bilimkurgu romanı beni, başka bir bilimkurgu roman-filmine çeker. Ve oradan şunu sorar: androidler düşlerinde elektrikli köpek görür mü?

24 Haziran 2016 Cuma

Ruhun Çöküşü, Aşağılanışı ve Batışı

İşkenceler 1- Çöl; derin ve sonsuz çöl. hep çöl.. savrulan ruhlar gördüm , derin karanlığın koynunda. ve rüzgar bir tokat. sürekli çarpıyor, kum tanelerini savura savura yüzüne. rüzgar bir tokat- kırbaçla terbiye etti çıplak eti yine. körsün. hiç bir şey duyamıyorsun. körsün..

20 Haziran 2016 Pazartesi

serpents breath.

With western eyes and serpents breath. They lay their own conscience to rest. DİP-NOT- https://www.youtube.com/watch?v=9bFiyVi91Es

19 Haziran 2016 Pazar

Buradan kaçış -hala- var mı anne?

Gerçeklik bir cendere ise ondan kaçmaya kalkışmak en doğal hakkımdır. Kimi batılı düşünürler bu durumu Gerçeküstücülük olarak tanımlıyorlar:) DİP-NOT- https://www.youtube.com/watch?v=PHo5U9Rios0

9 Haziran 2016 Perşembe

DIŞKINDA iKTİDAR ARA(rüyanda da)

Ve iktidar kötülüktür- diye bir cümleye başladım. Ama hep tezat olan kötülüğün hep dışta-dışarda aranması değil midir? Oysa şöyle demiştir Ece mesela; İktidar her şeyi kapsayan, kurnazca yürürlüğe salınmış her türlü egemen ideolojidir. Hatta onu tanımlarken şöyle bir hayati ifade de bulunur: helalara düşlere dek girmiş.. Helalardan düşlere değin gündeliği, çöpü, boku, ıskartayı ve düşü ele geçirmiştir o.. Ayrılığın türküsünü dışta arayan, kendi içindeki golemleri beslediğini hep gömen Anadolu toprakları- yani imparatorluk ve cumhuriyet; iç içe girmiş 2 kaşık ya da hep ve hayasız ikiyüzlülük..

yaratıcı sektörlerde eşitlik miti

yabancılaşmanın hakim olduğu dünyada emek veren herkesin eşit olduğundan bahsetmek, fark yaratanı törpüleyen, heves kıran, adaletsizliği destekleyen bir prensiptir. bu arada, yanlış hatırlanmasın "herkes eşit" ütopyanın ilk sözüydü, üstüne çok söz söylendi. ütopyacılığa mesafeli Engels bile herkese yeteneğine ve ihtiyacına göre göre demişti, Brejnev gibi muz yok votka için demeyerek. Üstüne postyapısalcılar Sade ve Fourier'e dönüp herkese ihtiyacına ve yeteneğine görenin yanına aynı anda arzularına göre prensibini de ekledi. şimdi herkesin emeği eşiti tartışacaksak o zaman aynı zamanda 600 yıllık bu felsefi-sosyolojik-antropolojik dizini de tartışacağız demektir. buyrun o zaman:)

EQ mu dediniz ya da The Zero Theorem

EQ vb bu tip yaklaşımlarda haklılık payları var- mutlak. aydınlanma ideolojisi toplumu 300 sene akla, zekaya boğdu. fakat bu yazıdaki rotadan CEO çıkar ama sanatçı çıkmaz. sanatçı ilkel benliğe yakın ve kontrol edilemez bir alaca karanlıkta durur hep. Niçe orada bir ata aşık olur, Vincent orada kulağını keser, Nerval ya da İan Curtis orada intihar eder; bende orada dans ederim geceye teslim olmayı seçtiğimde. Bu talihsiz dünyaya düşmüş ve az Haydeger ya da Trakl okumuş, Chirico resmine ya da Derek Jarman filmine dalmış kişi haklı olarak karasızdır, ikirciklidir, sık sık mutsuz ve ilelebet huzursuzdur. evrenle tamlığı ve bütünlüğü hissetmek aynı zamanda da yalnızlığı ve sürgünü itiraf etmek değil midir? O karasız ruhlar an'ı geldiğinde orman yangının ortasına balıklama atlamayı göze alırlar. Ben travmadan kaçmam onun söyleminden irkilirim.. ps: https://www.linkedin.com/pulse/son-derece-geli%C5%9Fmi%C5%9F-duygusal-zekaya-sahip-insanlar%C4%B1n-azmi-ulas

4 Haziran 2016 Cumartesi

tavsiye kitap: "Anima-lizm" Can Batukan, 6:45 Yayıncılık

müthiş bir eser, ruhlara şifa..
Tanıtım Metni: Son olarak Cogito: "Felsefede Hayvan Sorusu" ve "Gilles Deleuze: Ortadan Başlamak" çalışmalarındaki değerli imzasıyla bildiğimiz, Can Batukan'dan harika bir başlangıç: Dünyanın herhangi bir yerinde hiç uğruna ağaçlar kesildiğinde, hayvanlara zarar verildiğinde her birimiz aynı duygularla oraya koşmayı istedik. Bunu sadece siyasi görüşlerimize bağlı olarak yapmadık. Birbirini hiç tanımayan, farklı partilerden (ya da siyasi görüşü dahi olmayan) milyonlar olarak, sayısız örnekte sokaklarda yan yana durduk. Din, dil, mezhep, ırk, politika farkı olmaksızın hepimizi birleştiren tek bir şey vardı: Doğa’nın parçası olmak, ruha sahip olmak. Sokrates öncesi filozoflardan Aristoteles'e, Tektanrılı dinlere, Descartes'tan Spinoza'ya, Leibniz'e, Heidegger'den Merleau-Ponty'e, Derrida'ya ve Deleuze'e dek bu izleği okumak mümkündür. Varolan her canlıyı bir araya getiren ortak nokta “anima”dır. Bu kitap insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde ruh meselesini ele alıyor. Mesele üç-beş ağaç değil, tüm Varlık, tüm canlılar, Kâinat ve tüm İnsanlıktır. Mesele yaşama sahip olan en küçük varolan için dahi bu sorumluluğu üstlenebilmektir. Bu sorumluluğu üstlenmeliyiz! Animalite bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın meselesidir. Animalite insanın felsefi varoluşunu Kâinatın yapısına uygun olarak yeniden tanımlayacağı bir devrimin habercisidir. Can Batukan Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünde Doktorasını tamamlamıştır. Felsefede hayvan ruhu, tonalite, robotlar, doğal ile yapay, yokoluş ve bilimkurgu üzerine düşünmektedir. Çağdaş Batı Düşüncesi, Antik Yunan, Doğu Felsefeleri, Şamanizm ve İnsanlık Tarihine ilgi duymaktadır. Anima-lizm’in her yeni baskısında İstanbul’daki hayvan barınaklarına yardımda bulunmayı tasarlamaktadır.

Şair Nazım Hikmet Ran üzerine

Sosyal medya listemdeki dünkü harekete bakınca sanki bu sene daha bir coşkuyla andı insanlar Nazım ustayı dedim. Sonrada artı eksi tüm politik tutumu dışında mesela kadına edilgen sanatçının ilhamı rolünün biçilmesinde (ki Eluard-Aragon şiirlerinde sık sık beliren bir zaaf) Nazım ın rolünü düşündüm. Bu gün kültürümüze hakim küf kokusunda, yerel değil çeviri bir bilişe mahkumlukta, solun toplumda kökü dışarı algisinmasinda, sanata hakim düz gerçekçilik te Nazım ın hiç mi kabahatı yoktur? Bu yüzden ben hep onun o kısacık Fütürist dönemini, kalbi geçmişe değil geleceğe atan Nazım ı sevdim. Gerisi ile de pek uyusamadim. Ben uzaylılara tovariş diyen makinelesmek talep eden ölü yıldızlara yaşam götürmek isteyen adamı sevdim. Sonrası bu şiir; Türkiye şiirinde ana hat değil bir duraktiır. Ki ötesinde Garip, ötesinde 'sivil şiir' de vardır. Hayırlı Cumalar komsomol üyeleri:)

flux 772

Doğduğu yaşadığı iklim insan ruhunu etkiler; bu yüzden insan yerel gündelik rutinden de zihinsellikten hep kaçmalı. Ideal kurgu ise kökü unutacak kadar yolda olmak.

Neil Blomkamp'ın 3 Disütopyası üzerine çözümleme Çevrimdışı İstanbul'un 2. sayısında

"
9. Bölge, Elysium ve Chappie'nın ruhunu anlamaya çalışan metnimizin başlığı "geleceğin anahtarı varoşlarda kitli

24 Mayıs 2016 Salı

Limon'a methiye..

bir de limon diyorum- limon ne güzel nimet, ne keramet; limon buradayken sen kimsin insan evladı; egonla, hasedinle, ben beninle, bir siktir git- limon gelsin; o güzel, cennetlik meyva. ekşisin, seksisin ne güzelsin, şükür varsın!

kaldığı yerden- erekte şiir

diri ozanlar derneği vs İmge kitap

Diri Ozanlar Derneği yeni ve genç ruhu - kısacası yakışıklı bir şiir dergisi. Kadro hem saglam hem de yan yana gelmeyecek isimler, şık bir tasarım ile yan yana gelmiş. Uzun lafın kısası bu güzelliğe ilgisiz kalmadım ilk sayıya 'büyük Fetisizm kitabından' 2 sayfa ile katkı verdim. Yolun açık olsun @diriozanlard Bu arada Haziranda 'imge kitap' serimi performatif bir sanatçı sunumu ile halka arz edecegim, atin bir çentik..

24 Nisan 2016 Pazar

Plastiğe bakışımız mağara devrinden hallice mi?

-malzeme... Ortada sürekli gezen sözcük malzeme -malzeme ama görünen köy yeniyi sadece dekoratif sunumda arama, parlatma. Malzeme denen şey bizde kitsch'in döl yatağından ibaret. -Kavram kavram, sözü/fikri kullanım tarihi geçmiş geçmiş, hükmü yitmiş ölü bir metne indirgeme girişimine dönüyor. Metnin, derin fikrin hayasızca bir çıkarcılıkla sömürülmesi eylemi- burada kavram. -sanatçı çoğunluk bırakalım entelektüel varoluşu; kuramla derinleşme edebiyat yatağında demlenmeden çok uzak. -sanat tarihini bilen, onunla yoğrulan zihin çok az. Magritte genelde bir şapka olarak tanınıyor. -sokağa ve kamusal alana ilgimiz çok faydacı; yer yer istismarcı.. -estetik beğeni düzeyimiz analog zeka seviyesinde; dijital devrimin bilinçte yarattığı çatırdamayı algılamaktan çok ırak. Çoklu değişkenler ve kaos aritmetiğinden uzak güncel sanat algısı bir vazo içine sokulmuş yapay çiçekler kadar yavan.. -"Karma" bir sergi ismi değil! -koleksiyonculuk.. artık 21. Yüzyılı yaşadığımızın ayırdına varmak mühim; ne yazık para ile yeni estetik beğeni, yeni binyıl tini, uzgörü satın alınmıyor . -şimdi her yerden yükselen binalar ile kentsel heyyulayı eleştiriyor muyuz; yoksa onun göksel- görsel cazibesini mi okşuyoruz -orası müphem.. -sanatçıların en beğendiği hayvan anketinde birinci gergedan mı çıkar; emin miyiz? -ülkede eleştirinin genel düzeyini ölç; sanatın düzeyinin robot resmi çıkar. -Plastik işçilik bizde süslemecilik hala 500 senedir devir ettiği gibi. İşçilik satar- sözünü düşün.; bir de fikirden ve tinden ırak işçiliğin ameleligini.. -Dada bu köye hiç uğramamış:)

20 Mart 2016 Pazar

sanat ve hayat/ artlog mülakatı

mülakat verdik güncel ve genel hususlar üzerine.. link: http://artlog.art50.net/2016/03/rafet-arslanin-dusunce-evreninde-bir-gezinti/#.Vu8N9OKLTcs