30 Eylül 2012 Pazar

Neyzen Teyfik'in Ruhsal Demi


Anadolu tasavvuf düşüncesi; iktidarlarla ile bütünleşmiş dinsel elitlerin tüm dezenformasyon çabalarına rağmen, sürekli çağıldayan heteredoks bir pınar olmuştur. İdrak’a giden pek çok kapı, yol, geçit vardır. Açtıkları kapılar, Taptuk Emre’yi tefekküre, Şeyh Bedrettin’i ütopik bir isyana, Ömer Hayyam’ı ise şiirle, sözle sonsuzluk ile bütünleşmeye götürmüştür.

Hayyam, öbür dünya vaadiyle yaşamı ıskalayan Ortodoksluğa karşı asıl var oluşu bu dünyaya taşır. Arzular ertelenemez, her şeye rağmen hayat, yaşamak içindir. Bu yüzden şiir, mey ve ney ile yapılan deneyim, bir çeşit iç deneydir. Neşe bir var oluş biçimi, onun biçimlendirdiği kara mizah ise eleştirel bir silahtır.

Hayyam’ın açtığı yolun Anadolu topraklarındaki en büyük erlerinden biri de Bodrum’lu göçebe şair Neyzen Teyfik’tir. O ney’i dergâhlardan çıkarıp sokaklara ve meyhanelere taşımıştır. Mala mülke tamah etmemiş, yersiz-yurtsuz ama kimseye eyvallahsız yaşamayı seçmiştir.

Neyzen Teyfik’i, Anadolu’nun gezgin ozan/aşıklarının sözlerinde, taşlamalarında, çocuk oyunları ve tekerlemelerinde gün yüzüne çıkan kendiliğinden bir gerçeküstü geleneğin usta bir sürdürücüsü kabul etmek doğru olacaktır.

“Memleketçe bilindiği üzere bu yazıların hemen pek çoğu hastanelerde, diğer kısmı meyhanelerde, baştan çıktığım perişanlık devirlerinde yazılmış veya sayıklanmıştır. Bersami hamlelerin tufan ve girdapları ortasında dönerken, şuraya buraya veya hastane duvarlarına karalanan veya mırıldandığım sıralarda tesadüfen yanımda bulunanlar tarafından not edilen dağınık sözlerde, asla mutlak bir hikmet olduğunu kabul etmiyorum.” (Bütün Kitaplar yay, 1961, syf:6)

Kara mizahın büyük ustası, hürriyet aşığı; düşünür, şair ve saz üstadı Neyzen Teyfik’i, kadehlerimizi şerefine kaldırarak selamlıyoruz.

Rafet Arslan

Hiç yorum yok: