29 Aralık 2017 Cuma
REBEL GİRL-BİKİNİ KİLL
2006-2007 yılları bende önemliydi; kırılma değil sıçrama, kendini yeniden formatlama yıllarıydı.
ard arda "mutant sanat", "erekte şiir", "sokağın sanatı için yoldan çıkmış manifesto"ları geldi ve bunlar sadece sözde kalmadı tek tek eylem geçti.
Sevgili Defter'in moderasyonundan kıymetli JM-bilen bilir- sadece mail gruplarından yazdıklarıma yükselip Cey Sanatta düzenli yazsana demişti. İlk basılan yazım o zaman kimsenin anmadığı şimdi internetle yeni yeni keşfedilen V. Varo hakkındaydı. Sayıyı alıp bara gittiğimde, bizim 9eylül den çıkma bir yedek parça aynen şöyle dedi: olmaz abi imkansız, senin Oruç Aruba, Enis Batur ile aynı dergi de ne işin var." demişti.
Geçen İzmire gittiğimde gördüm aynı barda içiyor, kendi başrolünü oynadığı oyunun afişini bara asmak için koli bantı arıyordu.
Sonra Ocak 2006 da ilk sergi koordinasyonumu yaptım İzmir'de, o zaman öğrenci olan ve şimdi haklarıyla çok başarılı sanatçılar olan Bora Başkan, Bora Akıncıtürk, cins ve Erman Akçay ve Amerikadan Mat Furry'nin işlerini İzmirden 2 sanatçı ile kesiştirip, adına da "gün ışığıyla ilk buluşma" demiştik.
Hiç unutmam, açılışa bara gelen gsf'li barda sergi mi olur dedi, Onston oradan atıldı "kasapta da sergi yapılır". Sonra 68li birahane müdavimi abimiz geldi "rafet bırak bu işi sanat manat senin neyine, bak okuluna git önce, uyarıyorum rezil olursun"dedi. Güldük, eyvallah abi, bizim bir inancımız var ve o inancın altında da 20 yıl ve binlerce kitap var dedik.
neyse:)
Üzerine 2007 de çoktandır faal ama adı konmamış ülkenin ilk avangard topluluğu "Sürrealist Eylem-SET" in kuruluşunu ilan ettik, burada pek kimse tınlamadıysa da yurt dışında Micheal Löwy, Jan Svankmajer gibi üstatların içinde bulunduğu projelere girdik. Neo dada, POST-Situasyonist ve Sürrealist eylem gruplarıyla-italyadan japonyaya uruguaydan ispanyaya - iletişime ve ortak eyleme geçtik. Bahsettiğim manifestolar ve dahası ingilizceye, yunanca ve ispanyolda yayınlandı, tartışıldı ve üzerine yazılar yazıldı. Biz yolumuza devam ettik.
Ben Nisan 2007 de İstanbula taşındım, şimdi İstanbuldaki 10 sanat yılından 11'e geçtiğimiz günlerdeyiz.
Geçen ay izmire gittim, o 68 abiyi, hala aynı birahanede ve aynı masada oturmaya devam eder gördüm. Ben onun üstüne aralarında Destruction'ın Kara Ütopya'nın olduğu 20nin üzerinde proje yaptık, kendi işlerimle Londra, Portekiz, Çekoslavakya da sergilendim, 3 kitap çıkarttım- 3 dosya elde hazır hali hazırda sevgili editörüm ile randevumu bekledim, bu yoğunluğa 3kişisel sergi, akılda kalmayacak kadar çok performans, 2 kaset, bir sürü fanzin sıkıştırdım ve bana bu işleri bırak rezil olursun-diyen abi sadece anadolu efes grubunu zengin etmeye devam etti.
Buarda biz 2 kurup kurduk; Ghetto dan Babylon'a İstanbulun önemli her sahnesine çıktık, şimdi de albüm kaydındayız vesselam.
Tüm bunları niye sesli düşünüyorum, çünkü tıpkı 2006-2007 dönemi bende neyse, koşulların tüm tersliğine, dönemin karanlığına ve yılgınlıgına rağmen 2016-2017 ben de "furry road" ritminde geçti, camı açıp dışarı yaşasın yağmur diye bağırdık, sokaklarda dans ettik ve bunun manifestosunu yaptık, Kör Bakış özelde, Sürgün Gezegenleri misal genelde hiç durmadık. Lemmy'nin ruhu şad olsun!- şerefe.
Şimdi 2018 yaklaşık 10 proje ile gelişine karşılamaya hazırım, bir çok süpriz atak gelecek sağdan soldan-bekleyin.
Artık geriye baktığımda 2006 da evliliği bitmiş, ofisi iflas etmiş, düşmüş kimseye duyurmamış, sızlanmamış, şikayet etmemiş, köşe başınını tutanları takmamış, kimseye eyvallah dememiş bu adam bozyaka ssk bahçesindeki banktan şehri bizansa gelmiş, hep çalışmış ve de hiç durmadan çalışmaya devam edecek; Allahım ömür verdiği sürece.
Amin!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder