9,70 ile bir eve dönüyorum
bir köşe boğaz gözüme diziliyor
Ve hunharca Turgut’un önünden geçiyorum
bazı sanrılar beni küçük bir kavmin lideri sanıyor
oysa masa yüklü, kalabalık, çok içilmiş besbelli
kimse kimsenin hesabını çekmeyecek
aslında kimse kimseyi çekemeyecek
hayatı olan varlıklar ve bir takım artık yokluklar
arasında uzun, kısa, köprülü bir koşu bu
köpeğinin kuyruğuna pantolonumun paçası ile değdiğim için
şüpheyle bakıyor ama gecikmiş bir kadın
kanı çekilmiş nefesinde gerektiğinde söylenmek üzere saklı birkaç tehdit
oysa istifa dilekçemi sundum ben en antetli kağıtlarla hayata
anlam yüklediğin her nesne dönüyorsa, seni tam da alnının orta yerinden vurmaya
hep çukura atmışsan oltanı ve geçmişse akım ile çengel böğrüne
böğrüne eksik bir Bristol türküsü bilem seni kurtaramaz.
(ve bitmedi sanırım)
birkaç tapınak gezdim, kendini yele vermiş dervişlerin
okunmuş ekmeklerini yüzüme sürdüm, hava çok soğuktu
bilemezsin tüm sokak kedileri acı haykırışlariylen kaçışıyorlardı hiçe, beyhude.
içim acıdı ve sadece kendi adlarını silen, üzerine başka adlar biçenlere
saygı duydum.
(ve ayak diriyordu bedenim, ruhuma)
sonsuzluğa karşı yek bir vakitte olduğumu düşündüm,
oysa solmamış başaklar vardı çölde, birkaç ameliyat masasında neşter
hala şahsıma vuruyordu, kutsal kadeh plastik bir bardaktan değildi
tüm her şeyi kurmak, işletmek dev bir saat kulesini
ve kaçmak tam da başarının dudak kenarında gülümsemeye dönüştüğü
anda, hissizleşme özgürlüğü sadece tüm sustuğun sonsuzluğa..
Erman Akçay aslında iyi insandır
hayatsa vahşi!
RAF
(şubat gecesi 2011)
1 yorum:
bay perşembe şubat gecesi aliterasyonun koynuna düşmüş.
Yorum Gönder