21 Mart 2011 Pazartesi

"YERLİ" sanat mülakatı



- “yerli” sanat denilince ne anlıyoruz?
Yerli kavramı, kelimeyi doğrudan alırsak kendi içinde sorunlu ama metaforik ya da ironik yamuk bakışlarla da verimli bir kavram olarak okunabilir.

Bizde genel olarak her alana dair bir gelenekçi, milli okuma tezahürü hep ola gelmiştir. Zaman içinde sağdaki muhafazakarlık ile, kendine sol diyen ulusalcılık bu noktada ortak payda da sık sık buluşmuşlardır. Bu noktada tüm avangard arayışlar, refleksler kendini yerel ile sınırlamayan, küreye seslenen bir söylem tutturmaya sevk etmişlerdir.
Postmodern kırılmanın ardından belirginleşen küresel Pazar olgusu, sanat alanında da kendini göstermiştir. Bunun sonucu eskinin satış grafiği iyi plastik sanat üreticileri, yeni dalgaya ayak uyduramamış, ulusalcı bir refleks geliştirmiştir. Bunun karşısında video-enstalasyon gibi araçları kullanan küresel sanat piyasası içinde bir ‘güncel sanat’ dünyası oluşmuştur.
Kuşkusuz bu meselenin sadece bir yönüdür, çünkü cyberpunk romanlarda karşımıza çıktığı şekliyle ulus-ötesi bir dünya halen hayata geçmiş değildir ve kürselleşme kendi içinde birçok yerelleşmeyi besleyerek ilerlemektedir. Sonuçta şu gün üretilen sanatın varlık zemini hala bu topraklardır ve bu manada ‘yerli’ bir sanattan bahsedebiliriz, hala.


- Son 10 yılda Türkiye’de sanat üretiminde genel eğilimlerinden söz edilebilir mi?

Müze-akademi, piyasa galerisi, küratör merkezli sanat üretiminin iflasından bahsetmek gereklidir. Güncel sanatçının şiire, sinemacının resme bu kadar ilgisiz olduğu başka bir dönem yaşanmamıştır. Disiplinler arsı sözcüğü bir çeşit kara mizaha dönüştürülmüştür. Eleştiri-eleştirmen yokluğu, merkez dışı olası eleştirinin sükût suikastlarına kurban edilişi ev ortada gerçek tartışmaların olmaması. Çünkü ortam da bağlamın olmaması en büyük sorundur.
Herkes çevre kendi güç alanını oluşturmakta, dün muhalefet gözüken güce ulaşınca tiran kesilmekte, kendi takımına dışardan oyuncu sokmamaktadır. İletişime kapalı, kolektiviteyi çoktan kapı dışarı atmış, güç merkezleri arasında gerçekten bağımsız sanat uğraşı yaşam kavgası vermektedir.

- “yerli” kültür endüstrisinin kısa bir değerlendirmesi

Galerilerin sanatçılar üzerindeki boyunduruğunun pervasız bir düzeye çıkışından bahsedebiliriz. Her şeyi piyasanın belirlediği travmatik bir dönem yaşıyoruz. Alttan yükselen basıncı iyi gözlemlemek gerek.

- Batı’nın “yerli” sanatçıları algılayışındaki değişimler

Batı açısından son 20-25 yıldır eskinin tabiriyle 3. dünya ülkelerine ve onlardaki sanat pratiğine yoğun bir ilgiden bahsedebiliriz ve bu manada yerli kavramında evrimden. Çünkü gelişmiş metropollerin kültür endüstrileri bu sanatçıları ülkelerinden ithal edip, kendi sanat piyasası içinde ‘yerli’leştirmişlerdir. Bu ilgi borsa trendlerine benzer bir şekilde sürekli yeni alanlar-yıldızlar keşfetmeye soyunmuştur. Sovyet Bloğunun çözülüşü ardından Balkanlar, ardından Uzak Doğu ve bu sıra OrtaDoğu’lu sanatçılar gündeme alınır olmuştur. Ama her şeye rağmen halen Batı’da gündelik hayatın eleştirisini merkeze alan, sanat ile hayat arasındaki köprüleri kırmaya çalışan ‘yerli’ avangard güçler mevcuttur.

-Türkiye’de hem sanatçı hem de tecrübe edici kitlenin popülerlik anlayışını nasıl buluyorsunuz?

Popülerlik görünürlülük, medyatiklik ve satış şeytan üçgeni içinde devam etmektedir. 18-19 yaşlarında gençler yıldız sanatçı olarak bir anda gündeme getirilmekte, tüketilmekte ve posası çıkınca ad unutulmaya ter edilmektedir. Sanırım bu çember artık iflas etmiştir, önümüzdeki yıllar instiyatiflerin gelişeceği, gerçek anlamda minör sanatın belirleyici olacağı, yeni bir dalga yükselecektir.

Karga Mecmua, Mart 2011

1 yorum:

adımiziart dedi ki...

Çok hoş bir röportaj olmuş.
Benim dikkatimi çeken bir kaç yer üzerine,
Küresel pazar postmodern kırımanın öncesindeydi. Yani pazar küreselleştikçe kırılma yaşandı.
Bir diğeri, disiplinlerarasının kara mizaha dönüşmesi:) İyi tespit. Bunun nedenini egemenlerin bağlantıları ve tarihsel maddeciliği kendine bir tehdit olarak gömesinden diye düşünüyorum. TV, modern habercilik, internet bu bağların koparalımasında hızlandırıcı bir rol oynadı.
Sonuç olarak sanatın mikro alanlarda yaşanılabilirliğinin artacağı görüşüne yürekten katılıorum.
Sevgiler.