10 Ağustos 2009 Pazartesi

Kafka, Rumi, Görme/Okuma Biçimleri...


kafka, Rumi, Görme/Okuma Biçimleri
ve Extramücadele

Extramücadele 1997 yılında Memed Erdener’in başlattığı, hayali siparişlerle özgün yolunda ilerleyen bir güncel sanat projesi. Bu proje, toplumun içinde kök salmış ideolojik güdülenmelerin haritasını çıkaran, alternatif bir ikonografi oluşturur. Politik doğruculuğa pabuç bırakmayan ironik bir eleştiri ve belki de derinlerde saklı ütopik bir arzu. Öteki’yi bir tür farklı okuma, görme çabası…
Sanatçının 2005 tarihli Kalbimin Taa Derinlerinde çalışmasını Rumi’nin ölümsüz dizelerinden yola çıkar:

"O'nu hristiyanların haçında bulmaya çalıştım, ama orada değildi.
Hintlilerin mabedine, eski pagodalara gittim, hiç bir yerde en ufak bir izine bile rastlamadım.
Dağları, vadileri gezdim, ne doruklarda ne derinlerde bulabildim O'nu.
Mekke'ye, Kabe'ye gittim, orada da değildi.
Alimlere, filozoflara sordum,
İdraklerin ötesindeydi.
Derken kalbimin içine baktım,
Orada, yerleşmiş öylece durmaktaydı,
O, bulunabilecek başka hiç bir yerde değildi. "
Mevlana Celaleddin Rumi

Çizimde; takım elbiseli adam bir ibadet anı titizliğiyle ellerini dizleri üzerinde birleştirip, usulca önünde dikilen bir kalbi dinlemektedir. Adamın kulağındaki girişin karşılığı kablo aracılığıyla kalbe bağlanır. Burada ilk akla gelecek okuma, kişinin varoluşundaki gerçeği anlama sürecinin postmodern siborg çağında teknolojik bir ara yüzey bağlantısıyla gerçekleşebileceğidir. Teknolojik devrim sadece gündelik hayatın her alanına değil; tin’e kadar sızmıştır. O olmadan kendi iç sesimize bile vakıf olamayız.

Ama ben, ilk akla düşen okumanın fazla kolay bir ‘görme biçimi’ olduğunu söyleyeceğim. Tıpkı klasik Kafka okumalarına Deleuze&Guattari’nin getirdiği çekinceyi hatırlamanızı isteyeceğim. Tıpkı Baba’ya Mektup’un Oedipus kompleksinin en abartılı karşılığını oluşturma çabası gibi. Yada tüm yapıtının o karanlık, kapalı, boğuk, patalojik atmosferi içinde; ironiyi gizli bir silah olarak tüm iktidarlara çevirebilmesi…
Extramücadele’nin Kalbimin Taa Derinliklerinde yapıtında mutlaka bir dinleme eylemi var. Ama kişi dışarıya koyduğu yada yabancılaştırdığı kendi kalbini dinlemez. Resimdeki kişi; memur düzenliliğinde kesili saçları, bir bürokratı anımsatan düzenli gri takım elbisesi içinde dinleme vazifesini yapan bir devlet memurudur.
Deleuze’un 2. Dünya Savaşı sonrası dünyasını ‘denetleme toplumu’ olarak tanımlaması ile yola çıkıp; 1984, Cesur Yeni dünya, Biz gibi bilimkurgunun kara ütopyalarını anımsayalım. Ancak; oradan teknoloji, iktidarlar ve tin arasındaki çatışkıları ve Kafka’nın Ceza Sömürgesi adlı disütopya denemesini bilişselleştirebiliriz.

Böylece kolaycı cevaplardansa; karmaşık soruların puzzle’ında Extramücadele’nin etik kavramı etrafında dönen yapıtlarındaki ironiyi okuyabiliriz. Yada Rumi’nin dizelerindeki çağrıya uyarak, sessizliğin melodisini içselleştirebiliriz.

Hiç yorum yok: