18 Nisan 2009 Cumartesi

Dış Cephe Mimarisinde Kadın Eti








Kenn Lichtenwalter, New York'lu 1 fotoğrafçı. kadın bedeni ve mimari arasında kurduğu çapraşık açılar ilgi çekiciydi.
60'larda kadın hareketinin kullandığı 'amın kudreti' sloganı 90'lara gelindiğinde tüketim toplumunun nesneleştirici söylemi tarafından çoktan ele geçirilmişti. yarığın artık tamamen bir pazarlık ve erk aygıtı haline gelmesinden bahsedilebilir. zaten kentli, liberal entellektüel yapının içindeki kadınlar bu oyunun sapkın hazının çoktan tadını aldılar.

haz ve iktidar ilişkinin keskinleştiği günümüzün cesur yeni dünyasında, kadın bedenin araçsallığının bir ayağı da dış cephe mimarisi. mimari de süslemeden nefret eden avantgarde geçmişten, post-modern gösteriye geçişte, kadın eti ışıltılı bir dış mimari ensturumanı haline geldi.

Debord, G. J. Ballard'ın gibi kahinlerin önceden gördüğü bir kent gösteri. yakın geleceğin gladyatör arenalarını düşleyen var mı aranız da?
bu sorunun yanıtını değil ama bu sorunun sorulacağını Situasyonist Ivan Chtcheglov haber vermişti:

'Mösyö Corbusier’nin fabrika ve hastanelere, bir de geleceğin hapishanelerine yaraşır tarzı kendisinin olsun: O hala kilise inşaatına el atmadı mı? O kalitesiz betonarme yığınları altında insanı böyle ezmek istemesi için bir şahsiyetin nasıl bastırılmış duygular besliyor olduğuna dair hiçbir fikrim yok – suratı çirkin, dünya görüşleri ondan da çirkin. Betonarme, ki mekanın havadaki bir eklemlenmesini, cayır cayır yanan gotiğin de üstüne çıkarak sağlayabilecek kaliteli bir malzemedir. İnsanı kolaylıkla serseme çevirebilir. Ama Corbusier’nin herhangi bir maketi bende hiç vakit kaybetmeden intihar etme isteğini uyandıran tek imgedir. Onun civarlarındayken neşeden arta kalan herşeyin rengi solar. Aşkın da –tutkunun da- özgürlüğün de'

Hiç yorum yok: