17 Nisan 2009 Cuma

Misafirler 1/ Mahşer...

Kin Koridorları
Mahşer

"Varlıkları ilk gördükleri halleriyle algılamakta ısrar eden sığırlar, işte onları kullanılmamış beyin parçacıklarıyla harlanmış ateşlere mahkum kıldık.. Doğrusu, Allah techtir."
Plastik Suresi

Bir zamanlar, eskiden, daha acı varken çizdiğimiz kin koridorlarında, saklanacak odalar arıyoruz şimdi. Kapılar açılmıyor ve yüzler değişiyor bir bir. Herkes kendi pisliğinin, deliliğinin, cinnetinin hasatını yapacağı gövdeyi, beyni kolluyor; herkes kendini düzüyor gecenin en kör ucunda.

Yeraltı dar bir çemberdi zaten bu şehirde. Yeraltı labirentlerden arındırılmış, hoşgördüğümüz kültür sapıklarının kendi düşük bütçeli zayıf şizofrenilerine bilet sattıkları koskocaman bir salon olmuştu. Kuyruğuna binlerce insansı mahlukatı takmış yerüstünden tipler de inmeye başlamıştı aramıza, kim olduğumuz belli değildi artık. Korsan sakallı kılıksız cühela da, kara takım elbiseleriyle yürüyen kralın tebası da sırıtıyordu hep. Yerin altı üstüne gelmişti ya da tam tersi. Sorgulanmasına gerek kalmadan yara izlerinin belirlediği yasalar hüküm sürüyordu azınlıklar içinde, tek kişilik despot rejimler türüyordu en küçük karmaşada. Harcanan, ağır ağır yok olan öfkenin nemi sinmişti kıyafetlerimize, yalnızca tiksinti kalmıştı geriye, nefes alamıyorduk.

Bulacağımızı değil belki ama aradığımızı sanarak, yalnızca kendimizi mi kandırıyorduk? Bu hastalıklı rehavette harcadığımız her bir saniyeyle daha da gerçek olan hiçliğin bilgisi ne işe yarayacaktı ki? Geleceğin ölüleri olan bizler, modernlerimizin tükenmek bilmeyen patetik iyimserliğinde neden sürekli istim üstünde olduğumuzu merak etmiyor muyduk?

Onlar asla anlamayanlardı; kendi çürüyüşlerine benzettiler çocukluklarımızı giderayak. Kenti buldukları gibi bırakmadılar, kalan boktu ve onlar da içindeydi, tekrar tekrar ölümü yaşatmak isteyen birer ur gibi her biri.

Peki ama neden bu kadar zorluyoruz? Neden rüyalardan başka şans tanınmamış akıllı bir türün üyeleri olarak topluca biletimizi kesmiyoruz? Hala genç olduğumuzdan mı? Aslında hiçbir zaman inanmadığımızdan mı? Bu kapılar açılmayacak. Sonunda hayatta kalanlar, boka adapte olabilenler, kokuyu almayanlar, ne olursa olsun sırıtanlar olacak.

(21. Yüzyılda Konstantinopolis Turizmi isimli kitapçıktan kolajlanmıştır.)

Hiç yorum yok: